HZ. OSMAN ZİNNUREYN (RA)
Yazarı : Ramazanoğlu MAHMUD SAMİ
Yayınevi : Erkam
Baskı : İstanbul / 1985 / 264 shf.
Hz. Osman (Ra) Nesebi:
Validesi ceddi alay-ı Nebi olan Abdulmuttalib’in kızı Ümmi Hakimdir. Hz.Osman (ra) nesebi Rasulullah(sav) ile Abdi Menafda birleşir. Hicretten 47 sene evvel doğmuştur. Rasullullah (sav) efendimizin kerimesi Rukayye validemizle ve onun vefatı üzerine diğer kerimesi Ümmi Gülsümle izdivaç etmesi Zinnureyn ünvanı ile intişarına sebeb olmuştur. Hz. Ali (ra) yanında bir kere Hz. Osman (ra) anıldığında: Osman öyle yüksek bir zattır ki, semada bile Zinnureyn diye anılır. demiştir.
İslamiyeti Kabulü:
Hz. Ebubekir (ra) iman ettikten sonra dostlarını ve ahbaplarını irşada çalışmış, cahiliye devrinde en yakın arkadaşlarından olan Hz. Osman’a islamiyetten bahsetmiş, Hz. Osman Resul-ü Ekrem’i görmek istemiş, Hz Ebubekir onu götürmek üzere iken Resul-ü Ekrem (sav) Hz Ebubekir’i ziyarete gelmiş ve Hz Osman’a: Allah’ın ihsan ettiği cennete rağbet et. Ben sana ve bütün insanlara hidayet rehberi olmak üzere gönderildim. demişti. Hz. Osman diyor ki: -Resul-ü Ekrem’in lisanından duyduğum sözler o kadar saf ve sade, o kadar icazkar bir tesiri haizdi ki, kelime-i şehadet kendi kendine ağzımdan döküldü.
Osman ibn Affan, Zübeyr ibn el-Avvam ve Talha ibn Ubeydullah, Hz Ebubekir delaletiyle müslüman oldular.
Hz.Osman müslüman olunca amcası Hakem bin Ebil As bin Ümeyye onu yakalayıp iplerle ellerini ve ayaklarını bağlayarak:-Babalarının dininden dönüpte sonradan çıkan bir dine mi giriyorsun? Allah’a yemin ederim ki, girdiğin o dinden dönünceye kadar iplerini çözmeyeceğim. dedi. Bunun üzerine Hz Osman: -Bende yemin ederim ki, o dinden asla ayrılmayacağım. deyince bunun fayda vermiyeceğini anladı ve serbest bıraktı.
Resul-ü Ekrem’e Hısımlığı:
Hz. Osman müslüman olunca Resulullah (sav) kızı Rukayyeyi ona tecviz etti. Her ikisi evvela Habeşistan’a, sonra Medine ye olmak üzere iki hicret yaptılar. Hz. Osman (ra) Rukayye validemizin vefatından sonra Efendimiz (sav) in kerimeleri Ümm-i Gülsüm ile izdivac etti. Ümmi Gülsüm validemizin vefatından sonra Resulullah(sav):Ağlama Osman, Allah’a yemin ederim ki, yüz kızım olsa bunların biri öldükçe diğerini tek biri kalmayıncaya kadar sana verirdim. Bir defasında Resul-i Ekrem (sav) Hz. Osman’ın zevcesi olan kızı Rukayye’nin yanına varmıştı. Ona: Kızım Abdullah’ın babası (Osman)a daima iyilik et! Ashabım içinde huyu bana en çok benzeyen odur. buyurmuştu.
HZ OSMANIN MEDİNEYE HİCRETİ:
Hz Osman (ra) Habeşistan’da bir müddet kaldıktan sonra Mekkelilerin İslamiyeti kabul ettiklerine dair yayılan haberler üzerine avdet etmiş, avdetinde şayianın doğru olmadığını anlamakla beraber Mekke’de kalmışsa da çok geçmeden Medine’ye hicret etmiş, orada Hasan bin Sabitin kardeşi Evs bin Sabitin misafiri ve kardeşi olmuştu. Medine’ye Habeşistan’dan değil Mekke’den hicret etti. Hz Osman (ra) Medine’ye hicret ettikten sonra müslümanların istifade etmesi için Rume kuyusunu satın almıştır.
HZ OSMANIN GAZALARDAKİ MEVKİİ:
Hz Osman (ra) mühim ve ani bir mazeret dolayısıyla Bedir gazasına iştirak edememişti. Çünkü Resul-ü Ekrem’in kerime-i muhteremeleri ve kendisinin de zevcesi Rukayye validemiz hastalanmış ve Hz Osman da Resul-ü Ekrem’in emir ve müsaadeleriyle Onun başında bulunmak ve tedavisiyle meşgul olmak üzere Medine’de kalmış, Resul-ü Ekrem Ona: Sen kalbinin temizliği, hissiyatının necabeti dolayısıyla gazaya iştirak ecrinide kazanacaksın. demişti.
Hz Osman Tebük Gazasında İslam ordusunun üçte birini techiz etmişti. Hatta Nebiyyi Ekrem (sav): Ya Rabbi ben Osman’dan razıyım, Sen de razı ol, diye dua buyurmuştur. Efendimiz minbere çıktı, bir konuşma yaptı ve herkesi Ceyşül Usreye yardıma çağırdı. Bunun üzerine Hz Osman: - bütün teçhizatıyla üçyüz deveyi koşum ve teçhizatıyla vermeyi vadetti. Efendimiz, minberde Artık Osman’a bundan sonra yapacağı işlerden hiçbir zaman zarar gelmez. buyurdu.
HZ OSMAN’IN KUREYŞ SEFİRLİĞİ:
Resul-ü Ekrem (sav) Efendimiz Medine’den Mekke’ye umre niyetiyle gelip maiyetindeki ashabı ile Hudeybiye mevkiine inerek karşılarında Kureyşin muhalif bir vaziyet aldıklarını anlayınca -bu seferden maksadın umre yapmak ve Kabetullah’ı ziyaret olup harp için gelmediklerini Kureyşe anlatmak luzümunu hissetti. Bu vaziyeti Kureyş eşrafına bildirmek üzere evvela Huzaalılardan Hıraş ibn Ümeyyeyi Salebe namındaki devesine bindirerek Mekke’ye gönderdi. Hıraş, Mekke’ye varıp bunu anlatınca Kureyş hücum ederek deveyi öldürdüler. Kendisini de öldürmek üzere hayli eza ve cefa ettilerse de Ehabiş Arapları araya girip bu tecavüzü men ederek Hıraşı salıverdiler. Hıraş da gelip keyfiyeti Resul-ü Ekrem (sav) e arz etti. Bunun üzerine Efendimiz (sav) Mekke’ye Hz Ömer (ra) ı göndermek ve Onun vasıtasıyla eşraf-ı Kureyşe maksadı anlatmak istediyse de Ömer (ra): Ya Rasulallah Kureyşin bana suikast etmelerinden korkarım. Kureyş benim kendi haklarındaki adavetimi bilirler. Mekke’de beni himaye edip bunların taarruzundan men edecek kavmimden kimse de yoktur. Fakat ben size Kureyş nezdinde kendimden ziyade hürmet görecek birini tavsiye edeceğim ki, O Osman bin Affan’dır, dedi. Filhakika Hz Osman (ra) Kureyşin riyaset mevkiinde bulunan Ebu Süfyan ile amcazade idi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Osman bin Affan’ı çağırdı. Ebu Süfyan ile Kureyş eşrafına maksadı bildirmek için gönderdi. Bir de Mekke’de hicret edemeyen erkek ve kadın müslümanlara teselli vermesini tenbih buyurdu. Osman (ra) Mekke’ye gitti. Osman (ra) Kureyşin ileri gelenleri ile görüşüp Efendimiz(sav) in emri vechiyle maksadını onlara anlattı. Onlar da: Beyti tavaf etmek istersen sen git tavaf et, fakat hepiniz olmaz diye cevap verdiler. Hz. Osman da: Rasulullah (sav) tavaf etmedikçe ben de edemem, diyerek teklifi reddetti. Bunun üzerine Kureyş rüesası Onu Mekke’de alıkoydular, göz hapsine aldılar. Osman(ra) avdeti teahhur etmesi üzerine Osman bin Affan katlolunmuştur.. diye Resul-ü Ekrem (sav)e ve Ashab-ı Kirama haber erişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) hazretleri: Artık bunlarla vuruşmadıkça buradan ayrılmayız, buyurdu. Rasulu Ekrem(sav) Efendimiz gördüğü bir rüya üzerine Umre maksadıyla ihtiyari sefer etmişti. Hz Osman(ra) katli haberini duyuşuna kadar hiçbir zaman harbetmek emelinde bulunmadı. Bunun da müteaddit sebepleri vardı:
1- Müşrikler bütün kuvvetlerini bir araya topladıkları halde Peygamberimiz(sav) maiyeti az ve silahsızdı.
2- Resul-ü Ekrem(sav) efendimiz Beytullah’a hürmetsizlik etmek istemiyordu.
3- Mekke’de birtakım müstadafin denilen zuafa-yı müslimin vardı ki bunlar hicret edememişti ve korkularından imanlarını izhar bile edemiyorlardı. Harben Mekke’ye girildiği suretle bunların yanlışlıkla katledilmeleri muhakkaktı.
4- Resul-ü Ekrem (sav) efendimiz zuafa-yı müsliminden başka Kureyş ileri gelenlerinin de harcanmasını istemiyordu. Çünkü yakinen biliyordu ki bugün İslam ile mücadele halinde bulunan Kureyş müşrikleri başta olmak üzere bütün Arap kavimleri az zamanda nail-i hidayet bu suretle nuru İslam afakı aleme intişar edecektir.
BEYATÜR-RIDVAN VE HZ. OSMAN:
Beyati Rıdvan, bir ağacın altında icra edilmiştir. Bir rivayete göre ilk beyat eden Ebu Sinan el Esedi olduğu bildiriliyor. Bu beyatte bulunanlardan yalnız bir kişi tehallüf etmiştir ki münafıklardan Beni Selemenin kardeşi Cedd ibn-i Kaysdır. Beyatın hitamı sırasında, Hz Osman(ra)ın şehadet haberinin yalan olduğu duyuldu. Bir rivayete göre Efendimiz(sav) bir elini diğer eli üzerine koyarak Hz Osman namına da beyat etmiştir. Beyat esnasında Allah’ım bu beyatta Osman içindir, şüphesiz o Senin ve rasulunun hizmetindedir, buyurmuşlardır.
Hudeybiye’ye Dair Misver Ve Mervan Hadisi:
Rasulullah (sav) Hudeybiye seferinde Medine’den çıkmıştı. Yolun bir kısmına vardıklarında Nebii(sav) maiyetine: Halid bin Velid bir takım Kureyş süvarileriyle gözcü olarak Ganim mevkiindedir. Şimdi siz yolun sağ tarafını tutunuz. buyurdu. Vallahi Halid, peygamberle maiyetinin hareketini anlamadı. Nihayet Halid ordumuzun kaldırdığı kara tozu gördü de hayvanına ayağıyla vurup koşturarak Resul-ü Ekremin geldiğini Kureyşe bildirmek üzere süratle gitti. Nebii (sav) ordusuyla yürüdü. Nihayet Seniyye mevkiine gelmişti ki, oradan Kureyşin karargahı üzerine inilirdi. Burada Rasulullahın bindiği Kusva adlı deve çöktü. Nas: Kusva harin oldu, Kusva harin oldu, demeye başladı. Hayvanı sevk ettilerse de çökmekte ısrar etti. Nebi (sav):Kusva harinleşmez. Onun çökmek huyuda yoktur. Fakat vaktiyle Mekke’ye girmekten Fili men eden Kudretullah şimdi de Kusvayı men etti, buyurdu. Bundan sonra Rasulullah: -Hayatım yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki Kureyş, Allah’ın Harem dahilinde muhterem kıldığı şeylere tazim kastederek benden ne kadar müşkül talepte bulunursa bulunsun ben onu muhakkak onlara vereceğim, buyurdu. Rasulullah(sav) maiyetiyle bu haldeyken Huzaalı Büdeyl ibn Varka, kendi kabilesi Huzaadan birkaç kişi ile çıkageldi. Mekke ve havalisindeki Tihame kabileleri arasında Huzailer öteden beri Rasulullah(sav)in sırdaşı di. Budeyl gelince Rasulu Ekrem’e: Bunlar muhakkak size karşı harp edecekler ve sizi Beyti Şerife girmekten men edecekler, dedi. Efendimizde şöyle buyurdu: Fakat biz hiç kimseye harp etmek için gelmedik. Biz yalnız Umre etmek niyetiyle geldik. Eğer Kureyş arzu ederse ben onlarla aramızda bir mütareke müddeti tayin edeyim. Şu şartla ki bu müddet zarfında ben onlarla harb etmeyeyim, onlar da benimle diğer müşriklerin aramızı serbest bıraksınlar, karışmasınlar. Bunun üzerine Büdeyl bin Verka bu sözleri Kureyşe tebliğ eti. Daha sonra görüşmek için Urve bin Mesud Efendimizin yanına geldi. Kureyşe döndüğünde gördüklerini şöyle anlattı: -Ey ahali! Vallahi ben vaktiyle birçok melikin huzuruna sefir olarak çıktım. Ezcümle Rum meliki Kayserin, Fars meliki Necaşi’nin divanlarına gittim. Vallahi bunlardan hiçbir padişahın musahiplerini, Muhammed’in Ashabının Muhammmed’e tazim ettikleri derecede meliklerine tazim ettiklerini görmedim. Muhammed’in ashabı onun tükrüğü ile bile teberrük ediyorlar. O birşey emredince derhal emrini infaza mübaderet ediyorlar. O abdest aldığı zamanda abdest suyunun fazlasını tehalükle paylaşıyorlar. Şimdi Muhammed size güzel bir sulh ü salahreyi arzetti. Bunu kabul ediniz!
Sonra Kureyşliler arasında Mikrez bin Hafs denilen birisi kalkıp: -Bana müsade ediniz de Muhammed’e bir de ben gideyim, dedi. Onlar da: Haydi git! dediler. Mikrez Rasulu Ekrem’le ashabına doğru gelirken Nebi(sav): -Şu gelen Mikrezdir, gaddar bir kimsedir, buyurdu. Mikrez, Rasulu Ekrem(sav) ile görüşmeye başladı.
Hudeybiyede Musaleha Akdi ve Ebu Cendel: Mikrez, Rasulu Ekremle görüşmek üzere iken Suheyl bin Amr çıkageldi. Suheyl gelince Nebii(sav) bu isim ile tefeül ederek ashaba karşı: Artık işiniz bir dereceye kadar kolaylaştı, buyurdu. Suheyl bin Amr Rasulu Ekrem’e: Haydi hokka, kalem, kağıt getir. Sizinle aramızda bir müsalehaname yaz, dedi. Bunun üzerine Nebi(sav) katibi Ali bin Ebu Talibi çağırdı ve: Bismillahirrahmanirrahim yaz! buyurdu. Bunun üzerine Süheyl cahiliyyet hamiyeti saikasıyla Rasulu Ekrem’e: İyi ama, ben, RAHMAN kelimesinin mahiyeti nedir bilmiyorum fakat vaktiyle senin de yazdırdığın gibi BİSMİKELLAHÜMME "Ya Allah Senin isminle yazmağa başlarım, diye yaz" dedi. Müslümanlarda bir ağızdan: Vallahi biz onu yazmayız. dediler fakat Efendimiz bunu kabul etti. Sonra da " Bu yazı Muhammed Rasulullah’ın mazmununa hüküm ve imza ettiği muahedenamedir" diye yazmasını emir buyurdu. Süheyl buna da itiraz ederek: "Vallahi biz senin Rasulullah olduğunu bilmiş ve tasdik etmiş olsak, seni Beyti ziyaretten men etmez ve sana karşı kıtale tassaddi etmezdik. Şu kadar ki, "Muhammed ibn Abdullah" yaz, dedi. Efendimiz bunu da kabul buyurdu. Bu karar "Kureyş, Harem dahilinde Allah’ın muhterem kıldığı şeylere tazim kast ederek benden ne kadar müşkil talepte bulunursa bulunsunlar, Ben onu muhakkak onlara vereceğim" şeklindeki verdiği kararın tecellisidir. Sonra Efendimiz anlaşma şeraitine istinaden Suheyl bin Amra: "Siz bize müsaade ediniz de Beyti Şerifi tavaf edelim, buyurdu. Suheyl bu teklife de itiraz ederek: Vallahi sizi Beyti tavafa bırakamayız. Çünkü Arap milleti "cebren ve kahren istila olunduk," diye aramızda dedikodu eder. Şu kadar ki, bu tahliye keyfiyeti gelecek seneden itibaren başlasın. dedi. Ve bu suretle kabul olunarak Hz.Ali yazdı. Şimdi Suheyl bin Amr şöyle bir madde teklif etti: Sana bizden bir erkek gelirse o gelen kimse senin dininde olsa bile onu geri vereceksin! Bu teklife müslümanlar hayret ederek: Subhanallah! İslam camiasına iltica eden bir müslüman müşriklere nasıl iade olunur, dediler. Onlar bu halde iken Süheyl bin Amrın oğlu Ebu Cendel, ayakları bukağılı seke seke geldi. Ebu Cendel, müslüman olmuş ve bu yüzden hapsolunmuştu. Bu sırada Mekke’deki hapsinden kaçmış ve türlü müşkilat ile gelip nihayet kendisini müslümanlar atasına atmıştı. Bunun üzerine Süheyl: İşte ya Muhammed! Sana karşı imza edeceğim musaleha namenin ilk maddesine tevfikan bunu bana geri vermelisin, dedi. Efendimiz(sav): Biz musaleha nameyi henüz imza etmedik, buyurdu. Süheyl: Şu halde vallahi ben de seninle hiç bir madde üzerine sulh olmam, dedi. Efendimiz(sav): Haydi bunu bana bağışlayıp imza et, buyurdu. Süheyl ısrar edip: Hayır bunu asla yapamam, dedi. Mikrez ibn Hafs ki, bu da Kureyş murahhası idi. O da Efendimize(sav) hitaben: Haydi bunu sana tecviz ettik, dediyse de imza ya salahiyetli olan Süheyl muvafakat etmedi. Bu sırada Ebu Cendel babasından inadından yese düşerek: Ey cemaati müslimin! Müslüman olarak geldiğim halde şimdi ben müşriklere mi iade olunuyorum? Benim uğradığım şu felaketi görmüyormusunuz? diye haykırdı. Hakikaten Ebu Cendel Allah yolunda Kureyşin en şiddetli işkencesine uğramıştı.
İbni İshak: Efendimizin(sav): -Ya Eba Cendel, sabret! Allah’dan ümitvar ol! Biz müslümanlar mağdur ve mahkum olmayız. Allah Teala yakında sana da halas yolu bahşedecektir. buyurduğunu kaydeder.
Rasulullah(sav) Efendimiz muahede namenin tahrir ve imzasından fariğ olduktan sonra Ashabı Kirama: Haydi artık kalkınız, kurbanlarınızı kesip başlarınızı traş ediniz! buyurdu. Ashabdan bir kişi olsun kalkmadı. Hatta Rasulullah (sav) bu emrini üç kere tekrarlardı. Ashabdan hiçbiri kalkmayınca Ezvacı Tahirattan Ümmü Seleme validemizin yanına girdi ve: Şu halkı görüyormusun? Onlara emrediyorum da icabet etmiyorlar. diye halktan gördüğü kayıtsızlığı anlattı. Ümmü Seleme validemiz: Ya Nebiiyellah! Emrinizi infaz etmek istiyor musunuz? O halde şimdi dışarı çıkın, sonra ta kurbanlık develerinizi kesinceye ve berberinizi çağırıp o sizi traş edinceye kadar ashabdan hiç birisine bir kelime bile söylemeyin. dedi. Bunun üzerine Efendimiz(sav) Ümmi Seleme validemizin yanından çıktı ve ashabdan hiçbirisiyle görüşmeyerek menasiki ifa etti. Kurbanlık develerini kesti ve berberi Huzaalı Hıraş ibn Ümeyyeyi çağırıp traş oldu. Ashab, Rasulu Ekremi bu halde görünce onlar da hemen kalkarak Rasulu Ekreme imtisalen kurbanlarını kestiler, birbirlerini traş etmeye başladılar.
devamı var..