Allah’tan Utanmaya Senden Daha
Layığım!
Çok
eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl, ahlâkî ve insanî değerlere
önem vermeyen, para kazanmak için her yolu meşru gören çok zengin bir adamdı.
Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara düşen, ihtiyacı olan kimse kendisine
geliyor, oda yüksek bir faizle geri ödenmesi şartıyla onlara para veriyordu.
Vadesi geldiği zaman kişi parasını ödeyemezse bu sefer faiz miktarını daha da
artırıyordu. Şayet yine ödeyemezse adamları vasıtasıyla o kimsenin bütün varına
yoğuna el koyuyordu.
Bir gün, kapısına borç için bir kadın
geldi. Bu kadın yakın zamanda kocasını kaybetmiş, namuslu, kendisini çocuklarına
adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından kalan şeylerle evini idare etmeye
çalışmıştı. Ancak artık evde para kalmamıştı. Bunun için çalışması gerekiyordu.
Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı dul bir kadın için çalışmaya müsait
değildi.
Neden sonra aklına evde dokuma yapıp onları
yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya karar verdi. Bunun için bir dokuma
tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı alabilmek için de borç arayışına girdi.
Yakın dost ve akrabalarına gitti; ama kimsede para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz
bir şekilde evine doğru giderken yolda istemeden iki kişi arasında geçen bir
diyaloga şahit oldu. Şehirde Kifl adında bir kişinin insanlara borç para
verdiğini duydu. Hemen onun yanına gitmeye karar verdi.
Kifl kapıda kadını görünce çok beğendi. Onu
elde etmek istedi. Kadın, Kifl’den karşılığını ödemek şartıyla borç para istedi.
Kifl, kadının dul olduğunu da anlayınca ona ahlaksız bir teklifte bulundu.
Kendisiyle beraber olması şartıyla vereceği parayı istemeyeceğini söyledi. Bu
teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok üzülmüştü. En çok da kendisine böylesi
tekliflerin gelmesinden korkuyordu. “Allah’ım bana yardım et.” diye dua etti.
Aradan birkaç gün daha geçmişti. Evde
hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan ağlıyordu. Onların ağlamasına kendisi
de katılıyordu. Kendisini Kifl’e teslim etmeye mecbur hissetti. Bu sırada da
“Allah’ım! N’olursun beni affet. Bir daha böyle bir günah işlemeyeceğim.” diye
dua ediyordu.
Kadın, Kifl’in yanına gitti. Kifl’in yüzü
gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor, bir yandan da titriyordu. Kifl,
kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
- Buraya kendi isteğimle gelmedim. Daha
önce böyle bir günah işlemedim. Onun için Allah’tan çok utanıyorum ve
korkuyorum. Beni bu günaha sürükleyen fakirliğimdir, dedi. Kifl, duyduklarına
çok şaşırmıştı. O kaskatı kalbi bir anda yumuşayıverdi. İçini pişmanlık
duyguları sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler döküldü:
- Sen fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın
bir günah işliyor ve bundan dolayı ağlıyorsun. Halbuki Allah bana bu kadar
servet vermişken, ben günah işlemekten çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve
korkmaya senden daha layığım.
Kifl, pişmanlık hisleri içinde, yapacağı
kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur ve mutluluk geldi. Kadına bir
miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız, sevinç ve kendisini harama girmekten
koruyan Rabb’ine şükür içinde evine döndü.
Kifl, artık eski Kifl değildi. O güne kadar
yapmış olduğu bütün günahlar için tevbe ediyordu. O gün sabaha kadar Rabb’ine
dua dua yalvardı ve affını diledi. O gece Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere
ruhunu Rahman’a teslim eyledi.
Sabah olmuştu. Kifl’in evinden çıkmadığını
gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i ölü olarak buldular. Bu sırada
kapısında herkesin okuyabileceği şekilde şöyle bir yazı vardı: “Allah, Kifl’in
günahlarını affetti.”
Halk, bu duruma şaşırdı kaldı. Allah,
Kifl’in affedilmesine sebep olan bu olayı, o dönemin peygamberine vahiy yoluyla
bildirdi. Böylece herkesin şaşkınlığı gitti ve insanlar bundan büyük bir ders
aldılar.
Hikâye bize ne
anlatıyor?
Tevbe kapısı her zaman
ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar günahkâr bir kul olursa olsun büyük
bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder ve onu
bağışlar.
Allah, kendi rızası
istikametinde bir hayat yaşamaya gayret eden kullarını sever. Rahmetinin gereği
olarak bazen kulları günaha gireceği an onları değişik vesilelerle korur. O
yüzden kula düşen Rabb’iyle arasındaki bağı devamlı surette güçlü
tutmasıdır.