MÜSTESNA GÜZELLER
«Canıma bir merhaba sundu ezelden çeşm-i yâr
Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim.»
Ahmed Paşa
«Yârdan mechûr iken, düştük diyâr-ı gurbete,
Dehr, gösterdi bize hicrân hicrân üstüne.
Hem mey içmez, hem de güzel sevmez demişler hakkımda,
Eylemişler Râsîh'e bühtân bühtân üstüne.»
Râsîh
«Bende Mecnûn'dan füzûn âşıklık istidâdı var.
Aşık-ı sadık benem, mecnunun ancak adı var.»
Fuzûlî
«Aşıka ta'n olmaz mübteladur n'eylesün!
Ademe mihr ü muhabbet bir beladur n'eylesün!»
Nef'î
«Geh-i vuslâtta âşık, geh mehcûr.
Bu dünyâdır geh-i mâtem, geh-i sûr.»
Bâkî
«Çok da mağrûr olma kim mey-hâne-i ikbâlde,
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz.»
Nâbî
«Sanman ki sef'âdan semâh-ı râh ederim.
Döner döner bakarım, kûy-i yâre âh ederim.»
Esrâr Dede
«Dilberün işi ‘itâb u nâz olur.
Çeşmi câdû gamzesi gammâz olur.
Ey gönül sabr it tahammül kıl ana,
Yâre irişmek işi az az olur.»
Kadı Burhâneddîn
«Ayıttı ol peri, birgün düşüne girüren bir şeb,
Sevincimden nice yıllar geçipdir görmedim onu.»
Zâtî
«Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir;
Müptela-yı gâma sor kim geceler kaç vakit!»
Sâbit
«Tût-i mûcize-i gûyem, ne desem laf değil.
Çerh ile sçyleşemem, ayinesi sâf değil.»
Nef'î
«İlm kesbiyle pâye-i rif’at, arzû-yı muhâl imiş ancak.
Aşk imiş her ne var âlemde; ilm bir kıyl ü kâl imiş ancak.»
Fuzûlî
«Cihânın nimetinden kendi âb u dânemiz yeğdir.
Elin kaşânesinden kûşe-i virânemiz yeğdir.»
Bâkî
«Bağleten olmuş iken tût-i gurâba hem nişn,
Yine şekvâ-yı gûrâb eder, garâbet bundadır.»
Nev'î
«Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenâre düşdü.
Dayanır mı şîşedir bu reh-i sengsâre düşdü.»
Şeyh Gâlîb
«Ger derse Fuzûlî ki “güzellerde vefâ var”
Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır»
Fuzûlî
«Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
Eşkimi kıldı füzûn giryemi hûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek»
Yavuz Sultan Selim
«Hâlimi arz etmeye yâri tenhâ bulamam.
Yâri tenhâ bulsam, kendimi aslâ bulamam.»
Lâ-Edrî
«Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne»
Râsih
«Derdim nice bir sînede pinhân ederim ben
Bir âh ile bu âlemi vîrân ederim ben»
Nef’î
«Cihânda âşık-i mehcûr sanma râhat olur
Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur»
Ş.Yahyâ
«Sînede bir lahza ârâm eyle gel cânım gibi
Geçme ey rûh-i revân ömr-i şitâbânım gibi»
Nedîm
«Göz yaşlı gönül zülf-i perîşânlar içinde
Kaldım karanu gecede bârânlar içinde»
Tâcî Bey
«Anı hoş tut garîbindir efendim işte biz gittik
Gönül derler ser-i kûyunda bir divânemiz kaldı»
Hayâlî
«Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün;
Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su.»
Fuzûlî
«Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,
Ne açar kimse kapım, bâd-ı sab'âdan gayrı.»
Fuzûlî
«Bu şehr-i Stanbul ki bî-misl ü bahâdır.
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır.»
Nedîm
«Dil verdiğimiz yâre nigâh-i gazabından
Tasrîhe mecâl olmadı îmâ ile geçtik»
Nâilî
«O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler...»
Hayâlî
«Künc-i mihnetde rakîbâ beni tenhâ sanma
Kâr ger sende yatursa elemi bende yatur.»
Bağdatlı Rûhî
«Ders-i aşkın müşkilin Yahyâ nice halleylesin
Söyleyenler kendini bilmez bilenler söylemez»
Ş.Yahyâ
«Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-i firâkız
Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden»
Selîmî
«Eczâmızı hep rîk-i beyâbân-i gam itsek
Cânâne giden nâme-i hicrâna dökülsek»
Nâilî
«Karbân-ı râh-ı tecrîdiz hatır havfın çekib
Gâh Mecnûn, gâh ben devr ile nevbet ederiz.»
Fuzûlî
«Kadem kadem gece teşrîfi Nâilî o mehin,
Cihân cihân elem-i intizâra değmez mi?»
Nâilî
«Kal'a-yı maarîf satılık suklarında
Bazâr-ı hüner, mâ'deni ilm ü ulemâdır.»
Nedîm
«Hurşîd'e baksa gözleri halkın dola gelir.
Zîrâ gelince hatıra, ol Mehlîkâ gelir.»
Bâkî
«Hikmet, taleb-i malda Kârûn gibi şimdi;
Hahişger-i lokmada lokmân unutulmuş.»
Nâbî
«Öyle sermestim ki idrâk etmezem dünyâ nedir.
Ben kimim, sâkî olan kimdir, mey-i sahbâ nedir.»
Fuzûlî
«Nesîm âteş çıkardı gonce-i bağ-ı ümidimden;
Bırakdı gülşen-i âmâline berk-i bahâr âteş.»
Şehy Gâlîb
«Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl aşina beni.
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüda beni.»
Fuzûlî
«Ehl-i dîldir diyemem sînesi sâf olmayana;
Ehl-i dîl, birbirini bilmemek insâf değil.»
Nef'î