büşraavcıoğlu
Kayıt tarihi : 23/10/07 Mesaj Sayısı : 175 Puanlar : 18265
| Konu: allahın varlığı ve birliği Perş. 26 Haz. 2008, 12:35 | |
| Allahü teâlânın, sayamayacağımız kadar çok nizam ve ahenk içinde, halk ettiği [yarattığı] sayılamayacak kadar çok varlıklar tesadüfen olmuştur diyenlerin sözleri cahilcedir. Şöyle ki: Üzeri birden ona kadar numaralanmış on taşı bir torbaya koyalım. Bunları elimizde torbadan birer birer çıkararak, sıra ile, yani önce bir numaralı, sonra iki numaralı ve nihayet on numaralı olacak şekilde çıkarmaya çalışalım. Çıkarılan bir taşın numarasının sıraya uymadığı görülürse, çıkarılmış olan taşların hepsi hemen torbaya atılacak ve yeniden bir numaradan başlamak üzere çıkarmaya çalışılacaktır. Böylece, on taşı numaraları sırası ile ard arda çıkarabilmek ihtimali on milyarda birdir. On adet taşın bir sıra dahilinde dizilme ihtimali bu kadar az olursa, kâinattaki sayısız düzenin tesadüfen meydana gelmesine imkan ve ihtimal yoktur. Daktilo ile yazmasını bilmeyen bir kimse, bir daktilonun tuşlarına gelişigüzel mesela beş kere bassa, elde edilen beş harfli kelimenin Türkçe veya başka bir dilde bir mana ifade etmesi acaba ne derece mümkündür? Şayet gelişigüzel tuşlara basmakla bir cümle yazmak istenilse idi, bir mana ifade eden bir cümle yazılabilecek mi idi? Kaldı ki, bir sayfa yazı veya kitap teşkil edilse, sayfanın ve kitabın, tesadüfen belli bir konusu bulunacağını sanan kimseye akıllı denilebilir mi? Bir otomobilin parçaları, tabiat kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir?
Cisimlerin yok olduklarını, başka cisimlerin meydana geldiklerini görüyoruz. Dedelerimiz, eski milletler yok olmuşlar, binalar, şehirler yok olmuş. Bizden sonra da başkaları meydana gelecek. Fen bilgimize göre, bu muazzam değişiklikleri yapan kuvvetler vardır. Allah’a inanmayanlar, (Bunları tabiat yapıyor. Her şeyi tabiat kuvvetleri yaratıyor) diyorlar. Bunlara deriz ki, bir otomobilin parçaları, tabiat kuvvetleri ile mi bir araya gelmiştir? Suyun akıntısına kapılan, sağdan soldan çarpan dalgaların tesiri ile bir araya yığılan çöp kümesi gibi bir araya yığılmışlar mıdır? Otomobil tabiat kuvvetlerinin çarpmaları ile mi hareket etmektedir? Bize gülerek, hiç böyle şey olur mu? Otomobil, akıl ile, hesap ile, plan ile, birçok kimselerin, titizlikle çalışarak yaptıkları bir sanat eseridir. Otomobil, dikkat ederek, akıl, fikir yorarak, hem de trafik kaidelerine uyarak, şoför tarafından yürütülmektedir demez mi?
Tabiattaki her varlık da, böyle bir sanat eseridir. Bir yaprak parçası, muazzam bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hücre, fennin bugün biraz anlayabildiği ince sanatların birer meşheri, sergisidir. Bugün fennin buluşları, başarıları diye öğündüklerimiz, bu tabiat sanatlarından birkaçını görebilmek ve taklit edebilmektir. İslam düşmanlarının, kendilerine önder olarak gösterdikleri, İngiliz doktoru Darwin bile, (Gözün yapısındaki sanat inceliğini düşündükçe, hayretimden tepem atacak gibi oluyor) demiştir. Bir otomobilin tabiat kuvvetleri ile, tesadüfen hasıl olacağını kabul etmeyen kimse, baştan başa bir sanat eseri olan bu âlemi tabiat yaratmış diyebilir mi? Elbette diyemez. Hesaplı, planlı, ilimli, sonsuz kuvvetli bir yaratıcının yaptığına inanmaz mı? Tabiat yaratmıştır, tesadüfen var olmuştur demek, cahillik, ahmaklık olmaz mı?
| İMAN İNSANI İNSAN EDER.
|
İNKARA MECAL YOK
Bir ilim adamı anlatıyor.
-‘Ben Allaha inanmıyordum.Fakat inançsızlığımın en katı zamanında bile memleketime gittiğim zaman ,babamın mezarını ziyaret etmekten ve orda bir fatiha okumaktan kendimi alamıyordum.Niçin okuyordum? İnançsız olduğuma göre bu fatiha da ne oluyor? Derdim.Ama her defasında da okumaktan kendimi alamazdım…’
Evet, o kadar var ki ,küllenmiş bir gönülde bile,varlığı kendini kıpır kıpır belli ediyor, imanı ışıldıyor..Bunu hissetmiş olan bir başkası da inancı nasıl bulduğunu anlatıyordu.O ‘ na dedim ki :
-‘Sizi Allahın varlığına götüren sebepleri kısaca anlatırmısınız?’
-‘Beni Allahın varlığına inandıran , Allahın varlığıdır..Yani O kadar ver ki inkara mecal bulamadım.Varlığı okadar açık ,inancı okadar kalbime lazım ki ,yok diyemedim.O na inanmamın asıl ve ilk sebebi yine kendisidir.’
Evet okadar varki.. Eski bir deyimle ‘şiddeti zuhurunda gizlenmiş…’ Yani okadar şiddetle görünmektedir ki, bu sebeple gizlenmiştir ve görülmemektedir.Hani çok parlak olduğu için bazen güneşede bakamadığımız , baksak da göremediğimiz gibi..
Kaldı ki , imanla inançsızlığı karşılaştırdığımız zaman insan imanı seçmelidir değil midir? İnançsız bir insan kendini ne kadar başı boş hisseder,güveneceği, dayanacağı, sığınacağı bir büyük kudreti kaybederse. İnanan insan ise büyük bir güven ve huzur bulur.İlmi ve kudreti sonsuz, rahmet ve şefkati eşsiz bir yaratıcıya güvenip dayanmanın huzur ve rahatı az değidir.Bunun için inanan insan rahat,sakin ,huzurlu, ve mutludur.İnancının gereği olan ibadetlerini yaparak iç huzurunu ,ağız tadını,manevi zevklerini temin eder.
Peki inançsız insanın güven kaynağı,dayanağı nedir? Belirsizlikler, bilinmezlikler Ve başıboşluklar içinde çalkalanan ruh ve kalbi,Allahın sonsuz sevgisiyle dolup taşmadığı için çoraklaşır,bencil,hoyrat,hırçın bir karakter kazanır.
Vehbi Vakkasoğlu
| İMAN İNSANI İNSAN EDER.
| Kudret Kalemi
Eğer insan vücudu sonsuz kudret ve ilim sahibi bir Zatın kalemiyle yazılmış bir mektup olmazsa,sebeplerin oluşturduğu bir canlı ise ,o vakit insan vücudundaki hücrelerden binlerce ayrı ayrı cihazlara kadar herbiri için farklı bir kalıp gerekir.Mesela cümleleri birbiriyle uyumlu güzel bir romanın eğer,bir yazarın kalemnden çıktığını kabul etmeyip tesadüfen harflerin ardarda gelmesiyle oluştuğunu düşünürsek vaziyet içinden çıkılmaz bir hal alır.Dünyada hiç bir kitap böyle akılsız biri tarafından yazılmamıştır.
Eğer gayet intizamlı,ölçülü ,sanatlı,hikmetli şu mevcudat ; nihayetsiz kudret ve hikmet sahibi bir Zata havale edilmeyip tabiata havale edilse; lazım gelirki tabiat her bir parça toprakta,Avrupanın bütün matbaalarıve fabrikaları adedince makineleri ve matbaaları bulundursun..ta o parça toprak ,menşe ve tezgah olduğu hadsiz çiçekler ve meyvelerin yetişmelerine ve teşkillerine medar olabilsin.Çünkü çiçekler için saksılık vazifesini gören bir kase toprak içine,tohumları sırayla atılan bütün çiçeklerin birbirinden çok ayrı olan şekil ,renk ,kokularını teşkil ve tasvir edebilir bir kabiliyeti açıkça görülüyor.
Eğer sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Zata verilmezse o vakit o kasedeki toprakta ,herbir çiçek için manevi,ayrı,tabi bir makinesi bulunmazsa bu hal vucuda gelemez.Çünkü tohumlar ise nutfeler ve yumurtalar gibi,maddeleri birdir.Yani oksijen,hidrojen,karbon ve azotun intizamsız,şekilsiz hamur gibi yoğurulmasından ibaret olmakla beraber,hava,su,ısı ve ışık dahi,her biri basit ve şuursuz ve her şeye karşı sel gibi aynı tarzda gittiğinden ,o hadsiz çiçeklerin teşkilleri ayrı ayrı ve gayet muntazam ve sanatlı olarak o topraktan çıkması apaçık gerektiriyor ki ; o kasede bulunan toprakta manen Avrupa kadar ,manevi ve küçük küçük ölçülerde matbaaları ve fabrikaları bulunsun.Ta ki, bukadar hayattar kumaşları ve binler ayrı ayrı nakışlı mensucatları dokuyabilsin | |
|
merien Bürokratlar
Nerelisiniz? : Matruşka Kayıt tarihi : 12/10/07 Mesaj Sayısı : 1545 Puanlar : 18210
| Konu: Geri: allahın varlığı ve birliği C.tesi 28 Haz. 2008, 17:08 | |
| paylaşımın için teşekkürler büşra... | |
|
büşraavcıoğlu
Kayıt tarihi : 23/10/07 Mesaj Sayısı : 175 Puanlar : 18265
| Konu: Geri: allahın varlığı ve birliği Cuma 25 Tem. 2008, 19:20 | |
| bişi değil ne demek arada bir giriyoz ztn o kdr da olsun yani:D | |
|