SBÖ Site Emektarı
Nerelisiniz? : Sivas+Trabzon Kayıt tarihi : 30/09/07 Mesaj Sayısı : 2147 Puanlar : 18818
| Konu: TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE TÜRK KÜTÜPHANECİLİĞİ C.tesi 05 Nis. 2008, 07:28 | |
| Tarihte ve Günümüzde TÜRK KÜTÜPHANECİLİĞİ |
Türkler’de Kütüphanecilik
Türkler tarihin her döneminde kitap sevgisiyle tanınmış medeniyetler kurmuşlardır ve bu durum, tahta harfler kullanılarak dünyada ilk matbaayı kurmuş olan Uygurlarla başlamıştır. Uygur Türklerinde, zengin bir yazı geleneği bulunmaktadır.
İslâm dinini kabul eden Türkler, bu dinin; bilginlerin kalemindeki mürekkebi, şehitlerin kanı kadar aziz tutan zihniyeti sayesinde, kitaplara olan yakınlıklarını bir kat daha arttırmışlardır. Başlangıcı İslâm uygarlığı dönemine aldığımızda, Türklerin kütüphanecilik geçmişinin dokuzyüz yıllık bir geçmişi olduğunu görürüz.
İlk Müslüman Türk devletlerinden Samanoğulları’nın Buhara’daki saraylarında kurmuş oldukları söylenen kütüphaneleri çok meşhurdur. Ünlü bilgin İbn-i Sina’nın pek çok eserini burada kaleme aldığı söylenmektedir. Yine bir Türk-İslâm devleti olan Gaznelilerin bilginlere ve sanatçılara değer veren büyük hükümdarı Gazneli Mahmud’un saray kütüpnanesi de oldukça ihtişamlıydı.
Anadolu Türkleri
Selçuklular, Beylikler ve tabii ki Osmanlılar döneminde kütüphane kurma geleneği oldukça yaygındır ve devrinin ihtiyaçlarına cevap verir niteliktedir. Birer tarihi hazine olarak, o dönemlerde pek çok yazma eser günümüze kalmıştır ve bunların bazılarının üzerinde, ait oldukları Selçuklu kütüphanelerinin isimleri hâlen yazılı durumdadır.
Dönemin bazı önemli kütüphaneleri de bugün hâlâ ayaktadır. Diyarbakır ve Mardin’de Artuklular, Kastamonu’da Candaroğulları ve Erzurum’da Saltuklular’dan kalma kütüphaneler, beylikler döneminde kurulmuşlardır. Sadreddin Konevi’nin Konya’da kurduğu kütüphane ise, Selçuklu döneminin Anadolu’daki en önemli kültür merkezlerinden biridir. İslâm dünyasının pek çok yerinden bilginler, bu kütüphanedeki eserlerden yararlanmak üzere Konya’ya sık sık gelmişlerdir.
Kuruluş ve İlerleme Devri Osmanlı Kütüphaneciliği
Selçuklu ve Osmanlı döneminin bu bahsedilen kütüphaneleri devlete bağlı kuruluşlar değildi. Bunlar özel vakıflar aracılığıyla kurulmuş olup, gerek medrese öğrencilerinin gerekse halkın ihtiyaçlarını yeteri kadarıyla karşılarlardı. Bugün elimize geçen kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla, bu kütüphanelerdeki sistem oldukça ileri düzeydeydi.
Kütüphaneler Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde, cami ve tekke gibi mekânların içinde düşünülmüştü. Kütüphaneler geleneksel sosyal hayatın çevresinde döndüğü bu mekânlarda vakıf statüsünde kuruluyordu. Eğitime yardımcı kurumlar olarak çalışıyor, toplumsal yarar amacında yoğunlaşıyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yüksek eğitim kurumları olan medreselerde sistemli bir kütüphane geleneğine ilk zamanlar pek rastlanmaz. Bu tip bir yapılaşmaya ilk olarak İstanbul’un fethi zamanında rastlanıyor. Fatih Sultan Mehmet, bilimsel ve sanatsal çalışmalara olan düşkünlüğü ve sanatçılara olan koruyuculuğuyla tanınan bir hükümdardı. Daha şehzadeliği zamanında kitap toplama işine büyük emek sarfetmiştir. Manisa’da bulunan büyük kitaplığı İstanbul alınmadan önce Edirne kentine getirtmiş ve İstanbul’un fethinden sonra da yeni başkentine taşıtmıştı. Yaptırdığı yeni sarayında kurduğu kütüphane, İstanbul’un ilk Türk kütüphanesi olmuştu. Halka açık ilk kütüphaneyi de bu dönemde görüyoruz. Eyüp külliyesi’nde açılan vakıf kütüphanesi halkın hizmetine sunuluyor. Dönemin kültür başkenti de olan İstanbul, açık görüşlü Sultan Mehmet zamanında kütüphanelerle doluyor. Fatih İstanbul’da tam oniki kütüphane kuruyor. Tarihçi Halil İnalcık’a göre o, İstanbul’u sadece imparatorluk başkenti olarak değil, aynı zamanda İslâm dünyasının önemli bir kültür merkezi olmasını da isteyen bir padişahtır.
Fatih ve sonrasında küçük Anadolu şehirlerinde de ihtiyaca cevap vermek amacıyla kütüphaneler kurulur.
Osmanlı Duraklama Devrinde Kütüphaneler
Tanzimat’ın son yıllarına dek vakıf kuruluş olma durumunu koruyan kütüphaneler, zamanla yeni açılardan değerlendirilmeye başlanır. Kütüphane hizmetleri ilk kez olarak bu dönemde bir devlet hizmeti ve sorumluluğu olarak görülmeye başlanır. Ancak Cumhuriyet dönemine kadar yapılan çalışmalar pek yeterli olmaz.
Münif Paşa, sadrazam Ali Paşa’ya bir layiha sunarak, acilen bir ‘Millet Kütüphanesi’ açılmasını tavsiye eder. Ve kısa bir bekleyişin ardından Osmanlı’da devlet eliyle açılmış ilk kütüphane olan Kütüphane-i Umumi, yani bugünkü adıyla Bayezıt Devlet Kütüphanesi açılır. İlk devlet kütüphanesi açıldığında tarihler 1882’yi göstermektedir. İkinci meşrutiyet döneminde, ülkenin değişik şehirlerinde peş peşe millet kütüphaneleri açılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi
Bu dönemde İlk etapta yapılan çalışmalarda Osmanlı’dan kalan zengin bir yazma eserler mirasına sahip olduğu görülür. Bu yazma eser kolleksiyonunun tüm Ortadoğu’da bir benzeri daha yoktur. Bu miras gerek büyüklük gerekse içerik bakımından muazzam bir değer taşımaktadır. Ancak, bu zenginliğin yanında bir de işin hoş olmayan tarafları vardır. Bu kitapların bakımıyla görevlendirilecek uzman elemanlar kısıtlıdır. Bu konuyla ilgilenen bir yüksek okul henüz açılmamıştır. Devlet ve halk kütüphanelerinin sayısı yetersizdir ve yenilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir önemli konu da yazma eserlerin yurtdışına kaçırılmasıdır ve bu konuda önlem almak gerekmektedir.
Yeni kurulan Hars (Kültür) Müdürlüğü, hemen kütüphanelerin kurulması ve eskilerih ihyası çalışmalarına başlar. Bu müdürlük zamanla üç ana kola bölünür ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak, Kütüphaneler Genel Müdürlüğü olarak hizmetine devam eder. Zamanla halk kütüphaneleri kurulmaya ve üniversitelerde kütüphaneler oluşturulmaya başlanır. Artık eski yazmaların tasnifi ve bakımları da daha sağlıklı bir şekilde yapılmaktadır. Günümüze kadar içerik olarak oldukça zengin pek çok kütüphane kurulur. Bu kütüphaneler gerek devlet eliyle gerekse özel sermaye tarafından kurulan yapılardır.
Günümüz Türkiye Kütüphaneleri
Milli Kütüphane
Günümüz Türkiyesi’nin en önemli kütüphanesi hiç kuşkusuz Millî Kütüphane’dir.
Tüm dünyada örnekleri görülen bir uygulama olan millî kitaplıklar kurma düşüncesi, Türkiye’de oldukça uzun zaman kamuoyunu meşgul eden bir tartışma konusu olmuştur. Oysa ki tüm dünyada özellikle onsekizinci yüz yılın sonlarından itibaren millî kütüphaneler, bir ülkede yayımlanmış tüm kitapları ve ülke hakkında tüm dünyada yayınlanmış eserleri toplayacak şekilde dizayn edilirler. Ayrıca yayın katalogları, bibliyografyalar yayınlayıp ülke kütüphaneleri arasında eşgüdüm sağlayacak faaliyetler yürütürler. Kurulan her millî kütüphane, kurulduğu toplumun geçmişine ve bugününe ait tüm verilerin toplandığı yerler hâline gelerek, o toplumun kültürel belleği gibi görev görür.
Türkiye’de 1946 yılında kütüphanenin kurulması için ilk adım atılmıştır. Dönemin önemli kütüphanecilerinden Adnan Ötüken’in bu konudaki çabaları taktire değerdir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın küçük bir odasında millî değerlere bağlılığıyla tanınan bir Türk şairi olan Mehmet Emin Yurdakul’un iki kitabının kütüphane rafına konulmasıyla başlayan serüven, iki yıl sonra Millî Kütüphane’nin resmen kurulmasıyla hız kazanır. Günümüze gelindiğinde bir milyona yaklaşan ciltli kitap sayısıyla, zengin mikrofilm, nota, harita, ses bandı, afiş ve para koleksiyonlarıyla Millî Kütüphane, Türkiye’nin en kapsamlı kütüphanelerinden biri konumundadır.
Süleymaniye Kütüphanesi
Türkiye kütüphaneleri özellikle yazma eserler konusunda dünya çapında haklı bir üne sahiptir. Tüm Ortadoğunun yazma eser koleksiyonlarına sahip olan Türk kütüphanelerinin en büyüğü ve kuşkusuz en önemlisi ise İstanbul’daki Süleymaniye Kütüphanesi’dir. Kütüphanenin kuruluş tarihi 1918’dir. 16. yüzyıldan kalan eski bir yapı olan Süleymaniye Külliyesi’nin içinde kurulan bu kütüphane özellikle Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte yazma eserlerin toplandığı bir merkez hâline gelerek gün geçtikçe büyümüştür. Çok değerli beş büyük yazma eser kütüphanesi doğrudan buraya bağlanmıştır. Özellikle de 1927 yılında çıkarılan bir kanunla bazı dinî merkezlerden getirtilen yazma eserlerle ve gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminin önemli koleksiyonerlerinin bağışlarıyla, kütüphane koleksiyonu görkemli bir zenginliğe ulaşmıştır. Burada 120’ye yakın koleksiyon vardır. Bu koleksiyonlar 125 binin üzerinde yazma eser ihtiva etmektedir. Kütüphane 1961 yılından bu yana da bir yazma eserler merkezi işlevi görmektedir.
Oldukça nadide eserlerin meraklı araştırmacıların elinde fazla yıpranmasını önlemek amacıyla devreye sokulan mikrofilm servisi, 1950 yılından bu yana hizmet vermektedir. Öte yandan bu bölümde çoğaltılan eserlerin mikro filimleri, başka ülke kütüphanelerinde bulunan yazma eserlerinkilerle değiş tokuş yapılarak kitaplığın arşivi de zenginleştirilmektedir. 1962 yılında kurulan onarım bölümünde ise, yüzyılların tahribine dayanamayan eserlerin onarımları yapılmaktadır.
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi
Türkiye’nin ilk Üniversite kitaplığı olarak kurulan İstanbul Ünversitesi Kütüphanesi de Türkiye’nin sayılı kütüphanelerinden birisidir. Üniversite kitaplıkları, toplumlarda en üst düzeyde eğitim işlevi gören üniversitelerin çalışmalarına yaptıkları katkı bakımından önem taşırlar.
1924 yılında Üniversite Rektörlüğünü yapmakta olan İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun gayretli çalışmasıyla ilk binasına taşınan, kütüphane, Türkiye’de yayınlanan her kitaptan birer adet edinen altı kütüphaneden birisidir. Bu kütüphaneyi kendine özgü kılan yönü hem eski yazma eser koleksiyonlarının hem de güncel eserler bölümünün zenginliğidir. Yazma eser koleksiyonları içinde devrinin önemli aydın simalarından biri olan İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın koleksiyonu ve Yıldız Sarayı Kitaplığı’ndan ******’ün emriyle getirtilen eserler oldukça değerlidir.
Özel Kütüphaneler
Sahip olduğu zengin kitaplığıyla Türkiye’de en çok dikkat çeken özel kütüphanelerden birisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi’dir. Özellikle sosyal bilimler alanındaki kaynakları oldukça zengin olan Meclis Kütüphanesinin tarihi oldukça eskidir. İlk Osmanlı Meclisi’nin kurulduğu 1876 yılında oluşturulan küçük kitaplık bir yangında yok olunca yerine yenisi kurulmuştur. Cumhuriyet dönemine ancak 2700 kitap devredilebilen bu yeni kütüphanenin geliştirilmesi için, 1920 yılından başlayarak çalışmalar yapılmış ve günümüze kadar iki yüz elli bin kitaplık bir koleksiyon oluşturulabilmiştir.
Meclis Kütüphanesi, alanındaki gelişmeleri yakından takip eden bir Kurum olarak, Türkiye’de bilgisayar kullanımını gerçekleştiren ilk kütüphane olmuştur. Meclis Kütüphanesinin en kayda değer yönü ise, Türk parlementerlere sağladığı veri tabanları oluşturmasıdır. Bunlar için de kitap, gazete, dergi ve tutanaklardan oluşan arşivlerin dışında, geçmiş dönemlere ait kabine, devlet adamı ve milletvekili bilgi bankaları oldukça önemlidir.
Mirze Mehmet Zorbay TRT Prodüktör |
| |
|