Günümüzde Osmanlı Yayı Yapan Türk...
“Bir ok vasıtasıyla üç kişi cennete gider; oku yapan, oku atan ve oku atan kişinin eline veren” Hz.Muhammed Ortaasya’dan bu yana Türkler için ayrı bir önem taşımış okçuluk. Öyle ki dünyada gelmiş geçmiş en iyi yaylar ve oklar Türkler tarafından yapılmış. Osmanlı döneminde zirveye çıkan okçuluk, bir savaş sanatının ötesinde adeta bir yaşam tarzıymış.
Okçuluk hakkında bilmediklerimiz…
1900’lerde bu zanaatla ilgilenenlerin sayısı giderek azalmış. ****** okçuluğa çok önem verse de o dönemde kurulan müze, ******’ün ölümünden hemen sonra kapatılmış. Geleneğin son temsilcisi olan Necmettin Okyay’da okçulukla ilgili bilgilerini yeni nesillere aktaramamış. Eski bir savaş sanatı olması nedeniyle gizli tutulan okçuluk günümüzde bir spor olarak varlığını sürdürse de, işin zanaat kısmı neredeyse unutulmuş. Tabii ki her alanda olduğu gibi bu geleneğimizin de yok olmasını engellemek için çaba gösteren birkaç kişi var hala. Tıpkı Süleyman Cem Dönmez gibi. 39 yaşında bir Ziraat Mühendisi olan Dönmez’in geleneksel yaylara olan ilgisinin zamanla tutkuya dönüşmesi, onu şu anda Türkiye’de yay yapan tek kişi konumuna getirmiş. Geleneksel yayların yapımı konusunda yaptığı kapsamlı araştırmalarda kimi zaman umutsuzluğa kapılsa da, eşi Anşın hanımın desteğiyle bu alanda önemli mesafeler kaydeden Dönmez, yaklaşık bir buçuk yıl önce başladığı yay yapımına bugün de aynı heyecan ve sabırla devam ediyor. Dönmez bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“ Çocukluğumda gittiğim müzelerde en çok tarihi yaylar etkilerdi beni. Uzun yıllar sonra internette araştırma yaparken, dünyada en iyi yay yapan kişi olan Adam Carpowitz’le tanıştım. Carpowitz, bir Türk’ün geleneğine sahip çıkmasından çok memnun oldu ve bana yay yapımını öğretmeyi teklif etti. Kendisiyle internet yoluyla yaptığımız yazışmalarla edindiğim bilgiler sayesinde 1,5 yıl içinde iki tane yay yaptım. Her yıl birkaç tane yapmayı planlıyorum.” Yay yapımının kendisi için bir terapi olduğunu ve günün stresinden uzaklaşmasını sağladığını ifade eden Dönmez’in, bu tutkusu uğruna yay yapımında kullanılan ağaç için Türkiye’de gezmediği yer kalmamış. Bütün çabalarına rağmen istediği nitelikte ağacı bulamayan Dönmez, çareyi 25 fidan dikerek kendi malzemesini kendi temin etmekte bulmuş.
Dönmez malzeme edinmekte yaşadığı sıkıntının aynısını yay yapımı konusunda basılı yayın bulmakta da yaşamış. Çünkü, neredeyse Türklüğün tarihiyle eş değer olan okçulukla ilgili birbirinden ünlü yay ve ok yapım ustaları ve kemankeş denilen okçular yetiştiren bir toplum, ne yazık ki bu alanda yazılmış en önemli eseri, Telhiz-i Resailür Rumat’ı, Türkçe’ye çevirememiş bunca yıldır. Oysa eserin İngilizce çevirisi, dünyada bu alanda araştırma yapan binlerce insana ışık tutuyor. Dönmez eserin Türkçe çevirisinin bulunmamasını büyük bir eksiklik olarak değerlendiriyor ve bunun gerçekleşmesi için gerekli desteğin verilmesini istiyor. Dünyada bir milletin en iyi yaptığı şeye sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Dönmez,
“Nasıl ki Japonlar kılıcına sahip çıkıyorsa biz de ok ve yayımıza sahip çıkmalıyız. Bu anlamda edindiğim bilgi ve deneyimleri bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Çünkü gelecek kuşakların bizim çektiğimiz sıkıntıları çekmesini istemiyorum” diyor.
Yay yapımının büyük bir sabır istediğini belirten Cem Dönmez, tamamlanması en az 3 yıl süren bu yayların üretim süresini şöyle anlatıyor;
“Geleneksel Türk yayları kompozit denilen bir yay ailesinden geliyor. En dışı boynuz, ortası tahta, en iç kısmı ise sinirden yapılıyor." Ortaasya’da geliştirdiğimiz ve Osmanlı döneminde en üst seviyede ulaşan bu teknik, modern teknolojiyle bile henüz geçilebilmiş değil. Tamamen el emeğine dayanan bu teknik özellikle Osmanlı döneminde bir mühendislik haline getirilmiş. Birleştirmede tamamen doğal olan balık ve çega tutkalı kullanılıyor. Yayın kollarının dönüş açısı 160-170 dereceyi buluyor. Yayın yapımında manda ya da öküz boynuzu, akçaağaç adı verilen bir ağaç cinsi ve balık ya da çega tutkalı kullanılıyor” diyor.
Siz de Cem Dönmez gibi okçuluğa meraklıysanız geçtiğimiz yıl kurulan OKADER’e üye olarak ya da
www.kemankes.com adresini tıklayarak, unutulmaya yüz tutan bu geleneğe hayat verenler arasında yer alabilirsiniz. 30’dan fazla üyesi olan dernek, yay ve ok yapımının yanı sıra bu alandaki araştırmaları da derinleştirmeyi hedefliyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Türk Edebiyat Vakfı’nda düzenledikleri seminerle Cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade eden Cem Dönmez, okçuluğa ilgisi olan herkesi derneğe davet ediyor. Şu anda Türkiye’de geleneksel yay yapan tek kişi olan Dönmez, bu alanda edindiği bilgileri isteyenlerle paylaşmaya hazır. Bunun için tek yapmanız gereken kendisine scemdönmez@yahoo.com adresinden ulaşmak…
Okçuluk hakkında bilmemiz gerekenler…
- Okçuluk alanında 400 yıl önce 845 metreyle kırılan Osmanlı rekoru hala geçerliliğini koruyor.
- Geleneksel Türk yayları dünyanın en kısa yaylarıymış ve bizden başka hiçbir millet at üstünde geriye dönüp nokta atışı yapamazmış. 250 bin kişiye karşı 40 bin kişiyle kazandığımız Malazgirt Savaşı ve daha pek çok zafer, bu alandaki ustalıkla elde edilmiş.
- İki dirhem bir çekirdek, kepaze, çile çekmek gibi günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız deyimlerin okçulukta çok farklı anlamlar taşıyor. İki dirhem bir çekirdek; okçulukta ağırlık birimiymiş. Kepaze, acemi okçunun kullandığı yaya verilen isimmiş. Çile çekmek, acemi okçuların çalışmaları sırasında sarf ettikleri çaba anlamına gelirmiş.
- Okçuluğa yeni başlayan adaylara “şakirt”, usta okçulara “kemankeş” adı veriliyormuş. Şakirtlikten kemankeş denilen usta mertebesine erişmek için 900 gez (1 gez =66 cm) mesafe atış yapmaları gerekiyormuş.
- Ok meydanına abdestsiz girilmezmiş ve bu meydanda padişahın dahi kimseden farkı yokmuş.
- III.Selim, II.Mahmut ve Yıldırım Beyazıt’ın birer yay yapım ustalarıymış. Tokat'ta yaşayan Dr.Metin AKSOY; Osmanlı yayını geleneksel formda yapan tek okçuluk sevdalısı.Şu an hazırlamakta olduğu osmanlı yayı bir kaç sene sonra bitecek. Ege Life Dergisi