Yavuz Sultân Selim’in Küpeli resmi
Yavuz Sultân Selim’in sol kulağında küpe bulunan bir resmi mevcuttur. Bu doğru mudur?
Prof. Akgündüz : 1. İslam Hukuku'nda erkeklerin kulağını deldirmesi caiz değildir. Selim
de bu şer'i hükmü bilen bir padişahtı.
2. Minyatürlerde ve elimizde
bulunan diğer resimlerde Yavuz'un küpeli olduğu bir üçüncü örnek
yoktur.
3.Yavuz, sadelikten hoşlanan, süsten uzak bir hükümdardır.
Prof. Akgündüz, Yavuz'un "Allah'a kul olma" düşüncesini yansıtmak için
küpe taktığı fikrini de zayıf bir ihtimal olarak görüyor.
Selim'in sadece iki küpeli resmi var. Biri Topkapı Sarayı'ndaki Yavuz
Portresi; ikincisi ise Macar bir ressama ait olduğu sanılan bir resim.
Yavuz'un sade bir insan olduğunu belirten tarihçiler, küpenin yabancı
ressamların yorumu olabileceğini söylüyor ve bir anekdot anlatıyorlar:
Yavuz, Mısır seferinden döndüğünde oğlu Süleyman'ın şatafatlı giyimini
görür ve çok kızar; "Bre Süleyman! Sen böyle giyinirsen anan ne
giysin!"
Prof. Dr. Yusuf Halacoğlu:Topkapı Sarayı'nda sergilenen resimde Yavuz'un başında 12 dilimli bir
taç bulunur. Ancak Yavuz, 12 dilimli taç giymez. Şii'likteki 12 İmam'ı
temsil eden taç Şah İsmail'e aittir. Bunun gibi hatalar çok oluyor.
Yavuz, minyatürlerde tablolardakinden çok farklı resmedilmiştir.
Kulağında küpe yoktur minyatürlerde. Sadece Batı kaynaklı gravürlerde
küpeli görünür. Bu da Batı yorumu olarak yansımıştır resimlere. Doğruyu
yansıtmaz.
Dr. Necati Ulunay Uzunsatar : Avrupa müzelerinde Yavuz'a ait onlarca resim gördüm ama hiç birinde
küpeli bir tablosuna rastlamadım.Yavuz'un sert mizacı ve önderliği onu
küpe takmaktan alıkoyacak özelliklerdir. Yavuz, belagati ve hitabeti
güçlü, asaleti olan ve askerine önem veren bir önderdi. Ayrıca gerek
İslam'da gerekse ordu içi gelenekte erkeğin süslenmesi uygun değildir.
Avrupalı ressamlar kendi yorumlarını katmışlardır bu gibi çoğu resme.
Prof. Dr. Kemal Çiçek: Kaynaklarda Yavuz'un küpe taktığına dair bir bilgi yok. Ayrıca Yavuz,
Fatih gibi doğrudan portresini yaptırmış bir padişah değildir. Bazı
portrelerinde şatafatlı bir giyim tarzı içinde resmedilir oysa oğlunu
giyim konusunda uyardığı bilinir. Bu şekilde resmedilen başka padişah
yok tarihimizde. Avrupalı ressamlar bu şekilde çizilmiş, Osmanlı
minyatürlerinde tam tersine, sade görünümlü. 12 dilimli sarık da resmin
orjinal olmadığı fikrini güçlendiriyor.
Konuyu bir kaç açıdan ele almakta yarar vardır:
1) İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe
takılması, kadınlar için câiz görülmüş; ama erkekler için câiz
görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının
delinebileceğini ve bu tür bir olayın Hz. Peygamber zamanında yapıldığı
halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen
erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara
göre haram ve bazılarına göre ise mekrûhdur; yani kısaca câiz değildir.
İşte bu şer’î hükmü bilen Yavuz Sultân Selim’in kulağını deldirip küpe
taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz, Mısır Seferi dönüşünde
oğlu Süleyman’ın süslü elbiselerini görünce, ‘Bre Süleyman, sen böyle
giyinirsen, anan ne giysin?’ dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında
sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve
ihtişâmdan hoşlanmayan bir Padişahtır. Doğru olan resimlerinde, pala
bıyıklar vardır; ancak küpe yoktur.
2) Şu anda Topkapı Sarayı’nın Portreler Bölümünde 17/66 numara ile 70 x
65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi ile Macar bir ressâma ait
olduğu söylenen küpeli resme gelince; Evvela, Yavuz’un minyatürlerde ve
elimizde bulunan resimlerinde, bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi
bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu resimler arasında resmî nakkaşlar
tarafından yapılanları vardır. İkincisi, Yavuz’a isnad olunan, ama
tamamen hayalî ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressâmlara ait
resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını
çizmektedirler. Bu küpeli resmin de, uydurma resimlerden biri olması
kuvvetle muhtemeldir.
Zira Sultânın kulağında küpe , boynunda incili madalyon, sarığında tac bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyâfetleri ile bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolmabahçe Sarayından getirilmiştir. Dolma Bahçe Sarayına ne zaman konulduğu da bilinmemektedir. Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre, bu küpeli resim Şah İsmail’e aittir. Zira başında Şi’î Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şi’a mezhebinde câiz görülmektedir. 3) Küpeli resmin Yavuz ’a ait olmadığı ortadadır. Ait olsa bile, son
zamanların bazı ahlaksız insanlarının bunu, gay’liğe yorumlamaları, en
az bu resmin Yavuz’a isnad edilmesi kadar yanlıştır. Doğru olsa bile
böyle yorumlanmasının mantıksızlığını, iç oğlanı meselesinde uzun
uzadıya açıklamış bulunuyoruz. Kaldı ki, bazı kölelerin, kölelik
alâmeti olarak kulaklarına küpe taktıkları bilinmektedir. Tek kulağında
olduğu hiç mevzubahis dahi edilmemiştir. Bazı yazarlar, Yavuz’un bu
küpesini Allah ’a kul olma özelliği olarak taktığını ve bununla Cihan
hâkimi olmasına rağmen âciz bir kul olduğunu göstermek istediğini
anlatmaya çalışmışlardır. Bize göre bu yorumlar kısmen zayıf
yorumlardır. Zira küpeli resim hadisesi doğru görünmemektedir. Fakat
kölelerin küpe taktıkları doğrudur. Bu arada, küpenin bir Türk töresi
olduğunu ifade eden yazarlar olduğu gibi, Yavuz’un Şah İsmail’in
askerlerine şirin gözükmek için taktığını iddia edenler de
bulunmaktadır[1].
Adı
Alevi düşmanlığı ile özdeşleşmiş ve İslam halifeliği zırhına bürünmüş
bir padişahin ,Aleviliğin ve Bektaşiliğin simgesi haline gelmiş küpeyi
takması düşünülemezdi!
Yavuz
Sultan Selimin adi gecen her ders kitabında ünlü bir resmi yer alır
hükümdarın. Pala bıyıklı ve küpelidir. Oysa Resim aslında Yavuza değil
can düşmanı olan Sah İsmail’e aittir. Küpede Haydari ve Kalenderi
derviş olmasının sembolüdür
Türk Tarih kitaplarındaki
ilginç saptırmalardan biride Sah İsmail’ín ele geçirilen tahtıdır.
Bilindiği gibi tarih kitaplarında Sah İsmail´in el konan tahtının
İstanbul´a getirildiği ve Topkapı sarayında sergilendiği belirtilir ve
bu tahtın resmi verilir. Simdi isin gerçek yüzünü ünlü müzeci Elif
Naci´den okuyalım:
"Hangi tarih kitabini açsak hangi
ansiklopediyi karıştırsak Topkapı sarayındaki tahtın Yavuz Sultan
Selim´ in Çaldıran seferinden getirdiği Sah İsmail´e ait olduğunun
geçtiğini görürüz. Halbuki bunun Nadir Sah tarafından I. Mahmud´a
hediye olarak gönderildiğini öğrendikten sonra , Bizzat tahtı getiren
Mehmed-i Esterâbâdi´nin ağzından dinledikten sonra, Topkapı sarayında
kaybolduğu için senelerce soruşturma konusu olan Çaldıran ganimet
defteride bulunup meydana çıkarıldıktan sonra artik bunun Sah
İsmailliği kalır mı?.
(kaynak Tarih konusuyor Ekim 1996)Kaynak:
[1] İbn-i Âbidin, Redd’ül-Muhtâr, c. VI, sh. 420; Heyet,
Resimli-Haritalı Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958, c. II, sh.
717, 719, 725, 731, 739, 788; Gönenç, Halil, Günümüz Meselelerine
Fetvâlar, İstanbul 1983, c. II, sh. 164; Dirier, Ayten, “Yavuz Selim
Küpeli miydi?”, Zafer Dergisi, Haziran 1995, sayı 222, sh. 28-29;
Kuşoğlu, M. Zeki, Tılsımdan Takıya, İstanbul 1998, sh. 52 vd.;
Bardakçı, İlhan, Tarihten Bugüne 1982, İstanbul 1983, sh. 121.