Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
SosyalBilgiDepoAnasayfaGaleriLatest imagesAramaGiriş yapKayıt Ol
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» 2009-2010 YILI 8. SINIFLAR T.C. İNKILAP TARİHİ DERSİ BEP YILLIK PLANI
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeC.tesi 10 Kas. 2012, 12:07 tarafından atk111

» CUMA NAMAZI NASIL KILDIRILIR?
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePaz 04 Eyl. 2011, 12:02 tarafından SBÖ

» liquid fish oil benefits
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeSalı 02 Ağus. 2011, 10:39 tarafından Misafir

» LALE, ALLAH'I SİMGELER NİÇİN?
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePtsi 04 Tem. 2011, 09:25 tarafından SBÖ

» SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENİN KADROYA GEÇİŞİ İÇİN İLGİLİ DİLEKÇE BURDA!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeSalı 07 Haz. 2011, 06:25 tarafından SBÖ

» MÜFETTİŞLERİN İSTEDİĞİ ŞÖK TOPLANTISI TUTANAĞI ÇİZELGESİ 2009-2010
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeÇarş. 18 Mayıs 2011, 18:58 tarafından 06fatih06

» KAN TAHLİLİ YAPTIRDINIZ YORUMLAMASINI İSTİYORSUNUZ? BUYRUN!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePerş. 10 Mart 2011, 15:19 tarafından SBÖ

» OSMANLI PADİŞAHLARININ KABİRLERİNİN HANGİSİ, HANGİ İLİMİZDE Mİ?
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeC.tesi 05 Mart 2011, 15:51 tarafından SBÖ

» HZ. MUHAMMED (SAV) HAYATI - KRONOLOJİK OLARAK -
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeSalı 15 Şub. 2011, 00:19 tarafından SBÖ

» HZ. PEYGAMBERİMİZ DOĞDUĞUNDA MEYDANA GELEN MUCİZELER!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeSalı 15 Şub. 2011, 00:05 tarafından SBÖ

» TÜRKLERDE VE OSMANLIDA ARMA GELENEĞİ
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeC.tesi 22 Ocak 2011, 12:22 tarafından merien

» YİNE DİZİ YOLUYLA TARİHİMİZE SALDIRI!-MUHTEŞEM YÜZYIL
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePaz 09 Ocak 2011, 11:52 tarafından SBÖ

» ANADOLU LİSELERİNE ÖĞRETMEN ALIMI - 2010
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeCuma 24 Ara. 2010, 13:25 tarafından SBÖ

» Coğrafya 9.Sınıf Harita Bilgisi-Sunular
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeSalı 02 Kas. 2010, 10:16 tarafından SBÖ

» sana geliyorum mevlana
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePtsi 25 Ekim 2010, 16:20 tarafından büşraavcıoğlu

» ÖĞRETMEN NOT DEFTERİ RESMEN KALDIRILDI!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePerş. 07 Ekim 2010, 08:10 tarafından SBÖ

» OKULLARIMIZDA OLMASI GEREKEN GÖRGÜ KURALLARINDAN BAZISI!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeC.tesi 18 Eyl. 2010, 06:51 tarafından SBÖ

» MEMURLARA VERİLEN ÇOK ÖNEMLİ 58 SOSYAL HAK!
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimePtsi 13 Eyl. 2010, 08:50 tarafından SBÖ

» OY KULLANMA KLAVUZU - RESİMLİ ANLATIMI
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeC.tesi 11 Eyl. 2010, 08:17 tarafından SBÖ

» MADDE MADDE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ - 2010
Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeÇarş. 08 Eyl. 2010, 15:16 tarafından SBÖ

Seçme Makaleler
Galeri
Ölüm Ve Sonrası Empty

 

 Ölüm Ve Sonrası

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mert

Mert


Yaş : 28
Nerelisiniz? : Anti Bursa
Kayıt tarihi : 16/10/07
Mesaj Sayısı : 1199
Puanlar : 18171

Ölüm Ve Sonrası Empty
MesajKonu: Ölüm Ve Sonrası   Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeÇarş. 26 Ara. 2007, 15:06

Batıl İnançlar ve Gerçekler
Her canlı varlık gibi insan da bir gün ölmek üzere doğar. Kimileri
çok küçük yaşta hayata veda ederken, kimileri genç, kimileri orta,
kimileri de ileri yaşlarda bu dünyayı terk ederler. Kimsenin sahip
olduğu malı-mülkü, serveti, makamı, mevkisi, şöhreti, itibarı, kuvveti
ve güzelliği, ölümü kendisinden uzaklaştıramaz. Herkes istisnasız ölüme
boyun eğmiştir ve bundan sonra da eğmeye devam edecektir.
Pek çok insan, ölümü düşünmek istemez. Bu mutlak sonun kendi başına
da geleceğini aklına getirmez. İnsanların bir kısmı düşünmedikleri
sürece, ölümle karşılaşmayacakları gibi batıl bir inanç
geliştirmişlerdir. Halk arasında ölümle ilgili konu açan herhangi bir
kişi hemen "şom ağızlı" olarak nitelenir ve bu konu hemen, "ağzından
yel alsın" gibi anlamsız sözlerle kapattırılır. Halbuki ölümden söz
eden bir insan, Allah'ın çok büyük ayetlerinden birini hatırlatmakta ve
insanların üzerindeki kalın gaflet perdesinin biraz da olsa
aralanmasına vesile olmaktadır. Ancak gafleti, yaşam biçimi haline
getirmişgafil bir kitle, kendilerini rahatsız eden bu tür gerçeklerin
hatırlatılmasından çok huzursuz olurlar. Oysa bu kişiler, hayattayken
ölümü düşünmekten ne kadar kaçarlarsa, ölümün gerçeğiyle
karşılaştıklarındaki rahatsızlıkları da o kadar şiddetli olur. Bu
dünyadaki gafletleri ne kadar büyükse ölüm anında, kıyamet gününde ve
ebedi azaptaki dehşet, şaşkınlık ve azapları o derece büyük olur.
Zamanın ilerlemesine rağmen kendini yaşlanmaya ve ölüme karşı
koruyabilmiştek bir insan gösteremezsiniz. Ölmeyecek tek bir insan
bulamazsınız. Çünkü insan kendi bedeninin ve kendi hayatının sahibi
değildir. Yaşamaya karar verip hayatını kendisinin başlatmamışoluşu,
bunun bir göstergesidir. Bir diğer göstergesi ise, hayatını sona
erdiren ölüme müdahale edemeyişidir. Hayatın sahibi, onu verendir. Ve
O, dilediği zaman da o hayatı geri alır. Hayatın sahibi olan Allah,
Peygamberimiz (sav)'e vahyettiği "Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?" (Enbiya Suresi, 34) ayetiyle, bunu haber verir.
Yalnızca şu anda, dünyada milyarlarca insanın var olduğu göz önünde
bulundurulursa, ilk insandan bu yana, sayısız insan yaşamıştır. Bu
insanların hepsi de istisnasız ölümü tatmışlardır. Günümüzden önce
yaşayanların da şu anda yaşamakta olanların da kesinlikle başlarına
gelmişya da gelecek olan kesin bir sondur ölüm. Kimse kendini bu
kaçınılmaz sondan kurtaramaz. Kuran'da, bu konu şu şekilde bildirilir:


Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette
ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve
cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı,
aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi, 185)

Ölümü Tesadüf ya da Talihsizlik Sanma Yanılgısı
Ölüm, her olay gibi, Allah'ın dilemesiyle hayır ve hikmetle
gerçekleşir. Bir insanın doğum tarihi nasıl belliyse, aynı şekilde ölüm
tarihi de daha o doğmamışken, dakikasına, saniyesine kadar bellidir.
İnsan da kendisine verilen süreyi her saniye biraz daha tüketerek, o
son ana doğru hızla yaklaşır. Herkesin ölümünün yeri, zamanı ve şekli
kaderinde belirlenmiştir.
Buna rağmen insanların bir kısmı ölümün, Allah'ın ona sebep olarak
yarattığı olaylar zincirinin bir sonucu olduğunu sanırlar. Her gün
gazetelerde ölüm haberlerini okur, ardından da, "Eğer bir tedbir
alınsaydı sonuç bu şekilde olmazdı; şöyle yapılsaydı ölmezdi" gibi
cahilce mantıklar yürütürler. Halbuki her insan kendisine
tanınmışsüreden ne bir saniye eksik ne de bir saniye fazla yaşayamaz.
Ancak, imanın verdiği bilinçten uzak olan insanlar, her olaya olduğu
gibi ölüme de tesadüfler zincirinin bir parçası olarak bakarlar. Allah
Kuran'da, tamamen inkarcılara özgü olan böyle çarpık bir zihniyetten
müminleri sakındırır:


Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip
dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için:
"Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi
olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak
kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(Al-i İmran Suresi, 156)
Ölümü bir tesadüf sanmak büyük bir akılsızlıktır. Ve bu durum,
üstteki ayetten de anlaşılacağı gibi, insana büyük bir manevi azap,
karşı konulamaz bir sıkıntı verir. İnkar edenler, yakınlarını ve
sevdiklerini kaybettiklerinde bu büyük azabı yaşarlar. Ölenin aslında
bir kurtulma ihtimali olduğunu, fakat aksilik, tedbirsizlik gibi
durumlar yüzünden zamansız öldüğünü düşünürler. Bu düşünce de onların
üzüntü, pişmanlık ve acılarının katlanarak artmasına neden olur.
Çektikleri bu sıkıntı ve acı, gerçekte inançsızlıklarının azabından
başka bir şey değildir.
Oysa olayın çok önemli bir sırrı vardır; ölümün sebebi, ne bir kaza,
ne bir hastalık, ne de başka bir şeydir. Bütün bu sebepleri yaratan
Allah'tır. Kaderimizde belirtilen süre dolduğu zaman, yukarıda sayılan
sebeplerden herhangi bir tanesi nedeni ile hayatımız sona erer. Ve
insan, elindeki tüm maddi imkanını seferber etse dahi, kendisi için
belirlenmişolan ölüm zamanından bir an bile fazla yaşayamaz. Kuran'da
bu İlahi kanun şöyle haber verilir:


Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmişbir yazıdır... (Al-i İmran Suresi, 145)

Kader Anlayışındaki Çarpıklık
Özellikle ölüm konusuyla ilgili olarak, halk arasında kader hakkında
pek çok yanlışkanaat vardır. "Kaderini yenmek", "kaderini değiştirmek"
gibi yanlışmantıklar toplumda oldukça yaygındır. Kimi insanlar birtakım
beklenti ve tahminlerini kader zannedip, bunların gerçekleşmediğini
görünce de kaderin belirlendiği gibi gitmediğini, değiştiğini sanırlar.
Sanki kaderi önceden okumuşda, olaylar okudukları şekilde
gelişmemişgibi akılsızca bir tavır takınırlar. Bu tür çarpık ve
tutarsız mantıklar, kaderin anlamının tam olarak kavranamamışolmasından
kaynaklanır.
Kader, zaman ve mekan kavramlarını yoktan var eden ve bunları
tamamen kontrol ve hakimiyetinde bulunduran, zaman ve mekana tabi
olmayan Allah'ın, geçmişve gelecekteki tüm olayları zamansızlık
boyutunda tespit etmesi ve yaratmasıdır. Yaşanmışve yaşanacak bütün
olaylar zinciri, an an, detay detay Allah Katında planlanmışve
yaratılmıştır.
Zamanı Allah yaratmıştır, bu yüzden O, zamana bağımlı değildir.
Allah'ın Katında herşeyin başı da, sonu da, sonsuzluk şeridindeki yeri
de bellidir. Herşey olup bitmiştir. Nasıl bir filmi seyreden kişinin o
film üzerinde herhangi bir değişiklik yapmaya güç ve imkanı yoksa,
insanların da tabi oldukları kader üzerinde bir etkileri olamaz.
İnsanlar kader üzerinde değil, kader insanlar üzerinde belirleyici ve
yaptırıcı bir unsurdur. Herşeyiyle kaderin bir parçası olan insan o
kaderden bağımsız bir şekilde davranamaz. Kaderin dışına çıkamaz. Bu
bir video kasetteki filmde yer alan oyuncunun, kasetten dışarı sıyrılıp
maddi bir boyut kazanarak videonun başına oturması ve kendi bulunduğu
kasette silmeler, eklemeler, değişiklikler yapmasına benzer ki, elbette
bu kendi içinde çelişkili ve mantıksız bir durumdur.
Dolayısıyla, kaderi yenme, kaderin akışını değiştirme gibi bir durum
söz konusu bile olamaz. Unutulmamalıdır ki, "ben kaderimi değiştirdim"
diyen bir insan da, aslında kaderinde yazılı olan bir cümleyi
söylemektedir.
Bunu bir örnekle açıklamak istersek; bir insan günlerce komada
kalabilir, yeniden yaşama dönmesi imkansız gibi gözükebilir. Fakat aynı
insanın, beklenenin aksine, tekrar eski sağlığına kavuşması, onun
"kaderini yendiği" ya da doktorların onun "kaderini değiştirdiği"
anlamına gelmez. Bu olay, o kişinin, kaderinde kendisi için
belirlenmişsüreyi doldurmadığını gösterir. Bu da aynı kaderin bir
parçasından başka bir şey değildir. Herşey gibi hastalanması ve tekrar
iyileşmesi de Allah Katında yazılıp tespit edilmiştir. Bir ayette Allah
şöyle buyurur:


... Ömür sürene, ömür verilmesi ve onun ömründen
kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu Allah'a
göre kolaydır. (Fatır Suresi, 11)
İnsanlar arasında yaygın olan bir başka yanlışkanaate göre de, 80
yaşında birinin ölümü "ecel", küçük bir çocuğun, genç bir insanın ya da
orta yaşlı bir kişinin ölümü "beklenmedik bir olay"dır. Bu
yanlışmantıkla düşünen insanlar, ölümü kabullenip, olağan
karşılayabilmek için kendi belirledikleri bazı şartların bulunmasını
isterler. Bu gafil insanlara göre, uzun süren ağır bir hastalık sonucu
gelen ölüm genellikle doğal karşılanabilir, fakat ani bir hastalık ya
da kaza sonucu gelen ölüm zamansızdır. Bu yüzden, çoğu zaman ölümler
isyankar bir ruh haliyle karşılanır. Ancak bu mantık, Allah'ın
adaletinin, sonsuz merhametinin, herşeyi hayır ve hikmetle yarattığının
tam olarak takdir edilemediğinin göstergesidir. Bu psikolojiye sahip
olan herkes Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmadığı için dünya
hayatında sürekli bir sıkıntı ve keder içinde yaşamaya mahkum
kalacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.knightonlineworld.com
Mert

Mert


Yaş : 28
Nerelisiniz? : Anti Bursa
Kayıt tarihi : 16/10/07
Mesaj Sayısı : 1199
Puanlar : 18171

Ölüm Ve Sonrası Empty
MesajKonu: Geri: Ölüm Ve Sonrası   Ölüm Ve Sonrası Icon_minitimeÇarş. 26 Ara. 2007, 15:07

Reenkarnasyon İnancı
Ölüm hakkında çeşitli kesimlerde yaygın olan batıl inançlardan
birisi de "reenkarnasyon"dur. Öldükten sonra çeşitli kereler farklı yer
ve zamanlarda ve farklı kimliklerle dirilerek yeniden dünyaya gelme
şeklinde açıklanan reenkarnasyon, gerek iman etmeyenler gerekse çeşitli
batıl inanışların mensupları arasında, son zamanlarda ilgi gören sapkın
bir akım haline gelmiştir.
Teknik olarak hiçbir delile dayanmamasına rağmen bu tür batıl
inançların taraftar toplamasının başlıca sebebi, dini inancı olmayan
insanların bilinçaltlarındaki, öldükten sonra yok olma endişesidir.
Dini inançları zayıf olan kimseler de, dünyada yaptıklarının karşılığı
olarak ahirette cehennem gibi bir cezanın kendilerini beklediğini
bildikleri için ya da en azından ihtimal verdikleri için öldükten sonra
ahirete gitme gerçeğinden rahatsız olurlar. Her iki sınıf için de
öldükten sonra dünyaya tekrar tekrar gelmek son derece cazip bir
durumdur. Bu yüzden bu işin istismarını yapan belirli kesimlerin birkaç
"göz boyama" seansıyla, daha fazla delil aramadan reenkarnasyon gibi
bir safsatayı seve seve benimserler.
Bu sapkın düşünceye, bazı dönemlerde Müslüman çevrelerden kendisine
aydın, entellektüel, ilerici görünümü vermek isteyen bazı kişiler de
olumlu bakmaktadır. Olayın asıl ciddi yönü ise, bu tür kimselerin söz
konusu sapkın iddialarına Kuran ayetlerinden delil getirmeye ve
ayetlerin açık ve net ifadelerini, "dillerini eğip bükerek" kendi
yorumlarına delil göstermeye çalışmalarıdır. Burada vurgulanmak istenen
temel konu da, bu sapkın itikadın kesinlikle Kuran ve İslam dışı olduğu
ve Kuran'ın açık ayetleriyle tamamen çeliştiğidir.
Reenkarnasyonun Kuran'da geçtiğini iddia edenlerin delil olarak öne
sürdükleri birkaç ayetten biri Mümin Suresi'nin 11. ayetidir. Ayette
şöyle buyrulmaktadır:


Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki
kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkışiçin bir
yol var mı ?" (Mümin Suresi, 11)
Reenkarnasyoncular bu ayette, insanın dünyada bir kere yaşayıp
öldükten sonra tekrar diriltilerek dünyada ikinci bir yaşama
başladığını, bu suretle ruhunun gelişimini tamamladığını ve bu ikinci
yaşamını takip eden ikinci ölümünden sonra ahirette diriltildiğini
iddia ederler.
Oysa ayete göre insanın iki defa ölü iki defa diri hali olduğu
anlaşılmaktadır. Üçüncü bir ölü ya da dirilik hali söz konusu değildir.
Bu durumda doğal olarak akla, insanın en baştaki durumunun ölü mü ya da
diri mi olduğu sorusu gelir. Bu sorunun cevabını ise Bakara Suresi'nin
28. ayetinde buluruz:


Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü
iken sizi o diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve
sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)
Ayet açıktır; insan başlangıçta ölüdür, yani yaratılışının temeli
başlangıçta, ayetlerde de bildirilen toprak, su, çamur gibi cansız
maddelerden oluşmaktadır. Daha sonra Allah bu cansız yığına "bir düzen
içinde şekil verip" diriltir. Birinci ölüm ve birinci
dirilişgerçekleşmiştir. Birinci dirilişten belli bir süre sonra insan,
yaşamı sona erince tekrar öldürülür, ilk ölümünde olduğu gibi toprağa
geri döner, çürüyüp-ufalanıp toz haline gelir. Bu da ikinci defa ölü
haline geçişidir. Geriye ise ikinci ve son diriltilmesi kalmıştır. Bu
da ahiretteki dirilmesidir. İkinci ve son dirilişahiretteki dirilme
olduğuna göre, dünya hayatında ikinci bir dirilişsöz konusu olamaz.
Aksi takdirde bu tür bir iddia üçüncü bir dirilişi gerektirir ki böyle
bir durumdan hiçbir ayette söz edilmez. Görüldüğü gibi ne Mümin Suresi
11. ayetinden, ne de Bakara Suresi 28. ayetinden insanın dünyada birden
fazla kez diriltildiği anlamı çıkmaz. Tam tersine bir kere dünyada bir
kere de ahirette dirilişin olduğu ayetlerden açık bir şekilde
anlaşılmaktadır.
Bunun dışında, Kuran'daki pek çok ayet de insanın içinde imtihan
edildiği tek bir dünya hayatı olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin
ölümden sonra tekrar dünyaya dönüşolmadığı, Allah'ın buna kesin olarak
izin vermeyeceği ayetlerde şöyle bildirilmektedir:


Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki:
"Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih
amellerde bulunayım. "Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da
kendisi söylemektedir. Onların önlerinde, diriltilip kaldırılacakları
güne kadar bir engel (berzah) vardır. (Müminun Suresi, 99-100)
Ayette, kişiye ölüm geldikten sonra yeniden dünya hayatına bir
dönüş, bir telafi imkanı bulunmadığı anlatılırken inkarcıların, bunun
aksine ikinci bir dirilişve dünyaya dönüşbeklentisine sahip oldukları
da dikkat çekmektedir. Allah bunun hiçbir geçerliliği bulunmayan ve
inkarcıların kendi söyledikleri bir sözden ibaret olduğunu açıkça
belirtir.
Başka ayetlerde de cennettekilerin "ilk" ölümden başka bir ölüm tatmayacakları şöyle bildirilir:


Orda, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar. Ve
(Allah da) onları cehennem azabından korumuştur. Senin Rabbinden, bir
fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur. (Duhan
Suresi, 56-57)
Cennet ehlinin, birinci ölümleri dışında başka bir ölüm
tatmayacaklarından dolayı duydukları sevinç bir başka ayette şöyle
geçer:


Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz? Yalnızca
birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar
değil miymişiz? (Saffat Suresi, 58-59)
Üstteki ayetler o kadar açıktır ki, insanın yaşadığı tek bir ölüm
olduğu, hiçbir tevile yer bırakmayacak netlikte vurgulanmaktadır.
Önceki ayetlerde iki ölümden bahsedildiği halde, neden burada tek bir
ölümden başka ölüm tadılmayacağının söylendiği gibi bir soru akla
gelebilir. Bunun cevabı Duhan Suresi'nin 56. ayetindeki ölümü "tatma"
ifadesinde kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira, insanın bilinçli
olarak tattığı, yani yaşadığı, karşılaştığı, idrak ettiği ilk ve tek
bir ölüm vardır; o da dünya hayatının sona erdiği an karşılaştığı
ölümdür. En baştaki ölü halinden önce diri olmadığı dolayısıyla
algılama ve şuur gibi özellikleri olmadığı için bu birinci ölümünün
şuuruna varması, bunu tatması gibi bir durumu elbette ki olamaz.
Kuran'ın açık ve kesin haberine rağmen, dünyada birden fazla ölme,
dirilme, yeni bedenlere girme gibi olayların bulunduğunu iddia etmek
Kuran'ın açık ayetlerini reddetmek anlamına gelecektir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.knightonlineworld.com
 
Ölüm Ve Sonrası
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: ÖĞRETMENLİK ve ARADIKLARI HERŞEY :: SİZDEN GELENLER :: Anı & Beğendikleriniz & Makaleleriniz :: Dini İçerikliler-
Buraya geçin: