ABD'nin Irak'a karşı izlediği politikayı az biraz takip etmekteyiz malumunuz..
Medyanın desteği olmadan, içte kamuoyu dışarıda da insanların zihinlerini ikna etmeden bir savaşın kazanılamayacağını Vietnam'dan bu yana çok iyi bilmektedir.
Vietnam savaşında Amerikan medyasının nerdeyse top yekun bizimde savaş karşıtı bir tutum sergilemesi TV'lerde kanlar içindeki askerlerin durumu, ölen, parçalanan, dağılan cesetlerin görüntülerinin evlere kadar ulaşması ve Amerikan halkının "ülkemizden bu kadar uzakta, Vietnam'da, çocuklarımızın ne işleri var, kimin için ve niçin savaşıyorlar?" sorularını sorduklarını bilmektedirler.
Öyle ki, birçok generalin "Basının ABD'nin Vietnam politikasına karşı düşman tarafından bile kolaylıkla gerçekleştiremeyecek bir 'Psikolojik savaş' kampanyası açtığını" söylediklerini hatırlayacaklardır.
ABD Vietnam'dan iyi bir ders çıkarmıştır ve bunları birinci ve ikinci Körfez ve de en son 2003'te Irak'ın işgalinde başarıyla uygulamıştır. Körfez savaşlarında yüz binlerce Iraklının öldüğünü tüm dünya kamuoyu duyarken Amerika'nın TV ekranlarına hiçbir kan sıçramamıştır.
Yönetim-Medya birlikteliği ya da yönetim diktatörlüğü sayesinde. Örneğin Filistinli intihar bombacılarının haberlerine yer verilmeyecektir. Ya da Irak'ta camileri hedef alan tank görüntüleri yayımlanmayacaktır.
ABD'nin Vietnam'dan çıkarttığı önemli bir ders de insan kaybıdır. Evet, süper güç(!) savaşacaktır, kazanacaktır, kaybedecektir lakin bunda kaybı en fazla maddi açıdan olacaktır. İnsan kaybına tahammülü yoktur artık. Bunun nedenle de özellikle askeri teknolojisini geliştirmek için büyük yatırımlar yapmalıydı. İşte pilotsuz uçaklar vs..
Peki kara savaşları? Orda da Robotekler.
Robot asker işi şimdilik filmlerde kalıyordu ancak ne yapıp yapıp bu sorun da çözümlenmeliydi. Amerika keşfedilince Afrika'dan zencileri getirip onları köleleştirmemiş miydi? En tehlikeli işlerde onları bir hayvan gibi çalıştırmamış mıydı?
O zaman?...
Hani biliriz, 'Bir Amerikan askeri bile ölse, Amerikan kamuoyu ayağa kalkar!' diye bir söz vardır. Eee. Peki şu anda yani, Amerika'nın Irak'a demokrasi getirme operasyonu sırasında her gün üçerli beşerli ölenler de kim? Onlar Amerika vatandaşı, vatanseveri değil mi yoksa? Yoksa onlar, henüz Amerikan vatandaşı olmamış göçmenler mi? Ve bunlar, Irak'a yapılacak sefere katılmaları karşılığında Amerikan vatandaşlığına kabul edilecekleri teminatını alan biçareler mi?
Evet evet. Bu gerçekten mantıklı bir varsayım. Elin adamı bu yolla da kendi vatandaşını öldürtmemiş oluyor. Deyim yerindeyse karın tokluğuna bu insanların canlarını satın alıyor. Nihayetinde de meşhur sözlerini bir şekilde ispatlamış oluyorlardı. Neydi o söz?
'Bir Amerikan askeri bile ölse, Amerikan kamuoyu ayağa kalkar!'
Sonuç itibariyle sevgili dostlar, tarihi 'Ne gerek var ki, İstanbul'un 1453'te fethedildiğini bilsem ne olur bilmesem ne olur, ezberlesem ne olur vs..' gibi basmakalıp cümlelere sıkıştırmamak gerekir. Kabul etmeliyiz ki tırnaklarımız etten ayrı olduğunda bile yaşamımıza devam edebilirken tarihsiz bunu gerçekleştiremeyiz. Tarihsiz bir insanın hiç olma şerefine bile layık olmadığını kabul etmeliyiz. Ne zaman ki tarih bilinci benliğimize kadar işler. İşte o zaman gerçek BİZ'e kavuşuruz.
Nitekim, tarih, akıbeti muhal ve muğlak bir ibret sandığıdır.