Değerli eğitimci arkadaşlar ve her şeyimiz, gurur kaynağımız, geleceğimiz
sevgili öğrenciler!
İnsanoğlu var oluşundan itibaren belli bir ritimle değişik ortamlarda farklı
şekillerde ama bir şekilde eğitmiş, eğitilmiş ve nihayetinde gelişme
göstermiştir.
Bu noktada daha iyi bir bilgiye sahip olmak için tarihimize baktığımızda hangi
dönemlerde bu gelişmeler daha aktif olmuş hangi dönemlerde daha az aktif
olmuş bunu görürüz. Nihayetinde tarih, ileriye sıçramak için geriye gerilmek.
Daha başarılı olmak için buna her daim muhtacız.
Bendeniz de bu noktada hem öğrencilik yıllarımı göz önünde bulundurarak
empati kurdum hem de eğitimci olarak şu ana kadar kazandığım
tecrübelerimden yararlandım ve aşağıdaki gibi bir ilaç listesi oluşturdum.
Öğrencilere sadece, hak ettiklerini vermeye çalışmak lazım. Bu tavır hem
buna değmeyecek olanları daha da yaramaz olmaktan korur, hem de diğer
öğrencilere haksızlık edilmemiş olunur.
Her öğrenciyi fiziksel ve psikolojik olarak çok iyi tanımak gerekir. Böylece
onlara karşı olumlu ya da olumsuz yönde peşin hükümler verme
yanlışlığından uzak durulmuş olunur.
Bir öğretmenin yapmayacağı / yapamayacağı veya yaptırmayacağı /
yaptıramayacağı hiçbir sözü söylememesi en isabetli tutum olacaktır.
Nitekim böylece öğreticinin kendisine olan saygınlığı da korunmuş olur.
Haddinden fazla öğrencilerle bir arada bulunmak, onları sıkabilir, rahatsız
edebilir ve dolayısıyla öğretmene olan davranışlarında gevşemeye neden
olabilir.
Yapılan iyilikler için kimsenin minnet duymasını beklememek, onları o
pozisyona düşürmemek gerekir.
Öğrencilere, yapacakları bir şey karşılığında ödüllendirileceği söylenmişse,
ödüllerini vermek; cezalandırılacağı söylenmişse de hakkaniyetle
cezalandırmak öğrencilerin güvenini kazanmada büyük önem arz eder.
Bir öğrenci cezalandırılırken, suçsuzların da bu esnada, bilmeyerek de olsa,
cezalandırılabileceğini unutmamak gerekir! Bu bağlamda dikkat hat safhada
olmalı ve hakkaniyetten uzaklaşılmamalıdır.
Konuştukça konuşmak belki insanın hoşuna gidebilir lakin öğrenciler, bundan
sıkılıyor olabilir. Bu nedenle konuşma süresini en uygun şekilde ayarlamak
daha faydalıdır.
Konuşurken kullanılan her kelimeyi tane tane seçerek ve bilinçli olarak
söylemek, söylenilen her sözün de arkasında olmak tutarlı olmanın en güzel
ifadesidir.
Suç işleyen bir öğrenciye nasıl muamelede bulunulacağına karar vermeden
önce onu, çok sert olmayan bir tavırla ve dikkatle dinlemek hatayı ortadan
kaldırmada daha faydalı olacaktır.
Öğrencileri, onlara verilen görevlerin çokluğu ile boğmak onları
yaptıklarından ya yaptıranlardan soğutacaktır. Fakat hemen hepsine de bir
görev vermek, onunla uğraşmalarını sağlamak, sıkmadan da onlar üzerinde
bir etki sağlamak onların kendilerine olan güvenlerini arttıracak, kendilerine
değer verildiğini hissetmelerine sebep olacaktır.
Hangi halet-i ruhiye içinde olunursa olunsun, bir şeyler sormak, anlatmak
için gelen öğrenciyi, tatmin edici cevapları vermeden, en azından onun
duygularına saygı gösterildiğini hissettirmeden onu göndermek öğrencinin
ruhsal yapısında yıpranmalara neden olacaktır.
Öğrencilerin pek hoşuna gitmeyen bir işi yaptırmak zorunda kalındığında, o
işi yaptırırken onlara, her aşamada destekleyici, motive edici, ödüllendirici
sözler söylemek gerekir.
Unutmamak lazım ki, hayat bir yankı gibidir. Öğrenciye ne verilirse ondan da
aynısı alınır. Ne kadar saygı duyulması isteniyorsa o kadar sevgi göstermek
gerekir.
Zaman zaman övgülerde bulunarak onların motivasyonlarının artmasına
sebep olmak biz eğitimcilerden hiçbir şey kaybettirmez!
Her durumda, öğrencileri kırmamaya çalışmak gerekir!
Bir eğitimci bildiği doğruları uygulamaktan çekinmemelidir!
Son olarak da şunu ifade edelim ki, tüm gerçekler üç adımda gelir:
Önce alay edilir.
Sonra şiddetle karşı çıkılır.
“Zaten belli olan bir şey ki.” denilir ve ister istemez kabul edilir.
Enes KARADENİZ - Tarihçi & Yazar