Bayram gelmiş neyimize... Ateş düştü yüreğimize!
Bugün bayram... Ramazan Bayramı... Bir ay süreyle “oruç” tutan “mü’min”lerin Cenab-ı Allah’ın “rahmet” ve “mağfiret”inden istifade edip, inşaallah “kurtuluş”a erdiği gün... Her şeyden önce “Ramazan Bayramı”nızı tebrik ediyor, bu bayramların dünyada da “esaret”lerden kurtulup, “özgürce yaşamamıza” vesile olmasını Cenab-Allah’tan niyaz ediyorum...
Bir bayram gününde, “ağzınızın tadı”nı bozmak istemem... Ama, şu da var ki, yıllardır “bayram sevinci” yaşayamaz olduk...
İşte “manzara” ortada... “Bayram şenliği” yaşaması gereken birçok ev, bugün “hüzün” yaşıyor... Anneler, babalar ve eşler, “şehit” olan “asker”lerinin, “polis”lerinin acısını yaşıyor... Yürekler “kor” halinde!..
Tabii, sadece “şehit aileleri” değil, “millet” olarak acıya garkolmuş durumdayız... Hepimizin yüreği yanıyor...
Peki, bize bu “acı”ları yaşatanlar kimler?.. Sadece “PKK’lı terörister” mi, yoksa onları “kiralık katil” olarak kullanan “dış güçler” mi?..
Şu bir gerçek ki;
Türkiye, ABD’nin “oyun kurucu” olduğu, Avrupa ülkelerinin ise “yönlendiricilik” yaptığı “iğrenç bir oyun”la karşı karşıya!..
BU CİNAYETLERİ KİM İŞLETİYOR?
Bu “iğrenç oyun”u anlayabilmek ve Batı’nın uyguladığı “ahlâksız strateji”yi görebilmek için “yap-boz”un “parça”larına değil, “bütününe” bakmakta ve “dün”e göz atmakta yarar var!..
Hele hatırlayın;
Bundan “çeyrek asır” öncesinde Irak’ı kışkırtıp İran’ın üzerine saldırtan ve “8 yıl savaşları”nın sonunda “1 milyondan fazla Müslümanın ölmesine” yol açan bu ABD değil miydi?..
“Bu, Arapların iç meselesidir, biz karışmayız” diyerek Saddam Hüseyin’e cesaret verip Kuveyt’i işgal ettiren, sonra da “Bağdat’ı bombalayan” bu ABD değil miydi?..
ABD’nin “var olduğunu” iddia ettiği, ancak “bulamadığı” nükleer silahları kim vermişti Saddam’a?.. Saddam’ın “Halepçe katliamı”nda kullandığı “zehirli gaz”ları kim verdi?.. Saddam ile “nükleer madde pazarlığı” yapan “ABD yöneticisi” kimdi?.. Yine Saddam’a, “silah” yapımında kullanılan “biyolojik maddeler satma yarışı”na giren Almanya, Fransa ve Hollanda başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri değil miydi?..
PKK’NIN ELİNDEKİ ABD SİLAHLARI
Gelelim “Türkiye’deki terör” meselesine... Birkaç gündür gündeme getirilen şu iddialara ne demeli:
“Washington’ın Irak’a gönderdiği 125 bin 163 tabancadan şu meşhur Glock’lardan kaçı Türkiye’de bilen var mı?
Sadece 2006’da 13 bin 180 Glock kaybolmuş!..
Yine sadece 2004-2005 arası Irak’ta 190 bin silah kaybolmuş!..
Bunlardan 50 bin civarı Glock tabancalar.
O kadar masum bir ifade ki bu, kaybolmuş!..
Büyük kısmı Türkiye’ye getirilmiş. Şimdi bu silahlar cinayetlerde kullanılıyor.
Hangi ellerden kimlerin ellerine ulaştırıldığını cinayetlerle görebiliyoruz.
Bu bir kaçakçılık hikayesi değil. K.Irak’ı füze üssüne dönüştürenler, PKK’yı silahlandırıp Türkiye’ye saldırtanlar, PJAK’ı kurup İran’a saldırtanlar, K.Irak’tan Türkiye’ye C-3 ve C-4 sevkiyatları yapanlar ve Glock’ları Türkiye’ye yönlendirenler aynı güçler. Bu siyasi bir hesap. Bu hesap, PKK ile varmak istenen hesabı tamamlayan bir hesap.”
İşte böylesine “iğrenç hesaplar” içinde bulunan ABD; şimdi kalkmış, utanmadan “Ermeni soykırımı”nı gündeme getiriyor!..
ABD Başkanı Bush oğlu Bush ile ABD Dışişleri Bakanı Rice, birkaç gündür “tavşana kaç, tazıya tut” taktiği uyguluyor!.. Güya “soykırımı tanıma teklifi”ne karşı çıktılar!..
Ama, önceki gün saat 24.00 civarında biten “oylama”dan çıkan sonuç ortada... ABD Temsilciler Meclisi, “21 aleyhte oy”a karşılık “27 oy”la “Ermeni soykırımının tanınması” yönünde karar aldı!..
MİLYONLARCA KIZILDERİLİ’Yİ KİM KATLETTİ?
“Avrupa’nın ipsiz-sapsızları”ndan, “serseri”lerinden ve “katil”lerinden oluşan; bir “geçmiş” ve “tarih”leri olmayan bu “soykırımcı Amerikalı”lara şimdi sormak gerekir:
“Ulan, 1492’de Amerika’ya ayak basıp, nüfusları “8-15 milyon olan Kızılderili”leri, 22 yıl içinde “28 bin”e indiren ve yine “milyonlarca Meksikalı’yı katleden” siz değil misiniz?.. Bu “katliam”ları, bu “soykırım”ları Stalin, Hitler veya Saddam yapmadı, Türkiye hiç yapmadı!..
Bunları Amerika yaptı, Amerika!..
Şu hâle bakın; dünün “katil”leri, bugün kalkmış, “işlenmemiş bir cinayet”in hesabını soruyor!..
Böyle bir ABD’ye, “hastir lan” denilmedikçe, bu “tasarı”lar hep gündeme gelecektir!..
AİHM’DEN YÜZSÜZLÜK!
Amerika, böylesine “alçakça oyun”lar peşindedir de, “Avrupa” çok mu matahtır?..
Hayır, Hindistan’daki, Cezayir’deki ve Afrika’daki “katliam”lara değinecek değilim...
Bugünkü konum, AİHM’in verdiği karar!..
Malum;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 10 Kasım 2005’te, İÜ öğrencisi Leyla Şahin hakkında bir karar vermiş ve şöyle demişti:
“Laiklik, Türkiye’de demokratik sistemin korunması için gerekli. Üniversitedeki türban yasağı konusundaki müdahale için Türk yasalarının meşru temelleri var!”
Gerekçeli kararda ayrıca, “Türkiye’de aşırı siyasi hareketlerin varlığına” dikkat çekilerek, bu hareketlerin kendi dini sembolleri ve dini kurallara dayalı bir toplum dayatma isteğinin göz ardı edilmemesi gerektiği ileri sürüldü.
Malûm, aynı AİHM;
9 Ekim 2007’de, yani birkaç gün önce verdiği kararla da; okullardaki “zorunlu din dersi”nin bir “hak ihlâli” olduğuna hükmetti.
AİHM’in gerekçeli kararında, “eğitim sırasında, devletin ebeveynlerin dini inançlarına saygı göstermesi gerektiği” belirtildi. Alevi inancını benimseyen Hasan Zengin isimli vatandaş, 2004 yılında AİHM’e yaptığı başvuruda, “Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9. maddesini ve eğitim hakkıyla ilgili 1. protokolün 2. maddesini ihlal ettiği” görüşünü savunmuştu.
Gerek “başörtüsü”, gerek “din dersi” konusunda bu kararları veren ve bir anlamda “İslâm’ın emirlerini ve Müslüman çocukların dini eğitimini umursamayan” AİHM’in, kendi dinleri olan “Hıristiyanlık” hakkında nasıl “duyarlı” davrandığının bir örneğini dünkü Vakit’te okudunuz...
Londra’da ikamet eden Abdal Choudhury adlı bir Müslüman avukat, Şeytan Ayetleri adlı kitabın yazarı Salman Rüşdi ve yayıncısı hakkında, Allah’a, peygamberlere, Son Peygamber Hazret-i Muhammed (sav) ile ailesine hakaretlerde bulunmalarından dolayı ceza davası açmak üzere mahkemeye (Chief Metropolitan Magistrate of London at Bow Street Magistrates Court) başvurdu. Mahkemeden çıkan karar, “Medeni Batı”(!)nın orostopolluğunu ortaya koyar mahiyetteydi:
“İngiltere mevzuatına göre sadece Hıristiyanlığa hakaret etmek suçtur!”
AİHM’in verdiği karar da şöyleydi:
“İngiltere’nin dine karşı küfre ilişkin mevzuatında dinlere eşitlikçi davranmaması, (başvuranın şikâyetçi olduğu) uygulamanın meşruiyetine halel getirmez.”
KATİL’DEN ADALET BEKLENİR Mİ?
Yani, “İslâm”a karşı istediğiniz “hakaret”i yapabilirsiniz!.. Ama, “Hıristiyanlığa hakaret suçtur!”
Tükürürüm böyle “mahkeme”nin içine!..
Tükürürüm böyle “adalet”in içine!..
Hani bizde, “sadece kendine Müslüman” diye bir tabir vardır... Avrupa ve ABD ise, “sadece kendilerine insan”dırlar!..
“Hak” da onlara, “özgürlük” de!..
Ama, bu da normaldir!..
Geçmişlerinde “çiğ insan eti” yiyen “sırtlan”lardan, “kan içen vampir”lerden daha başka ne beklenir ki?..
Söyleyin Allah aşkına;
“Katil”lerden ve “cellat”lardan, hiç “insanlık, hak, hukuk ve adalet” beklenir mi?..
Ne acı ki;
Dünyayı “katiller” yönetiyor!.. Bizlere “bayram sevinci” bile yaşatmayan “katil”ler!..
--------------------
Yargısız infaz böyle olur!
Tarih 3 Şubat 2007... O günkü “kartel gazeteleri”nde şöyle başlıklar vardı: “El Kaide, Başbakan’a suikast yapacaktı!.. El Kaideci’ler suikast hazırlığı yapıyordu, hedef Erdoğan’dı!.. Erdoğan’ın telsiz frekansı El Kaideci’lerde çıktı!”
“El Kaide üssü” denilerek basılan ve “Konya merkezli yürütülen operasyonlar” sonucu tutuklanan 38 kişi ile ilgili atılan başlıklar böyleydi!..
Malûm; bu 38 kişi, tam “9 ay” boyunca demir parmaklıklar arkasında kaldı ve bir anlamda “manevî işkence” yaşadılar!..
Yine malûm ki; bu 38 kişi, “ilk duruşmada tahliye” edildiler... Böylece, kartelin nasıl bir “linç” ve “yargısız infaz” uyguladığı ortaya çıkmış oldu!..
Ama asıl önemlisi, “Adana Cumhuriyet Savcılığı” tarafından hazırlanan “55 sayfalık iddianame”de yazılanlardı... Savcılık, “Başbakan’a suikast hazırlığı” şeklinde bir tek kelimeye bile yer vermemiş, Mahkeme Başkanı Kenan Seyran da; zanlılara, “Suikast hazırlığı yaptığınız şeklinde bir suçlama yok... Dolayısıyla bu konuya girmenize gerek yok” demişti!..
Sözün özü: 38 zanlı 6 Ekim günü hapisten kurtuldu, ama kartelin “yargısız infazı”ndan kurtulmaları mümkün değil!..
Öyle bir “kara” çaldılar ki!..
Alıntı..