Yeni bir site, yeni bir ses, yeni bir görüntü.
Tabii ki her olayın, durumun ve daha genel bir ifadeyle şeyin kendisine göre bir önemi vardır. Ama kabul etmek gerekir ki, başlangıçlar her zaman önemlidir. Nasıl başlanırsa, genelde, öyle de devam eder. Buna binaen bir örnekle başlayalım.
Malum 1925'ın Aralık ayında Mustafa Kemal ATATÜRK o olağanüstü devrimlerinden birisi olan Şapka inkılabını da gerçekleştirmişti. Buraya kadar herhangi bir sorun yok. Lakin bu inkılap dile getirildiğinde, bir boyutu ile beni her daim düşündürmüştür, meraklandırmıştır. O döneminin siyasi dehası, bu inkılabı ilk defa neden Ankara'da, İstanbul'da veya Sivas'ta değil de Kastamonu'nda gerçekleştirmişti? Bir zaman milli eğitim, milli savunma bakanlıkları ve büyükelçilik yapan Saffet ARIKAN'dan dinleyelim isterseniz:
"1925'te ben parti umumi katibi idim. Doğudaki isyanlar bastırıldıktan sonra vilayetlerin ileri gelenlerinden sekizer onar kişilik heyetler Ankara'ya geliyor ve Gazi'ye bağlılıklarını arz ediyorlardı. Bunlar kendilerine hususi bir üniforma uydurmuşlardı. Melon şapka giyiyorlardı. Ankaralılar bunlara 'Tanzimat Heyeti' adını koymuşlardı.
Bu heyetleri Gazi'ye ben takdim ediyordum. Fakat birkaç heyet gelip gittikten sonra Gazi usandı. Yeni heyetler gelince 'Benim adıma sen kabul et' der, mühimce gördüğü heyetleri de İsmet Paşa'ya götürmemi isterdi.
Hiç unutmam Ağustos'un ilk günleriydi. Kastamonu'dan bir heyet gelmişti. Adet yerini bulsun diye haber verdim. Gazi, hemen ilgilendi. 'Bu heyeti ben kabul edeceğim; yarın Çankaya'ya getir.' Dedi. Bu emre hayret etmekle beraber hususi bir mana da verdim. Ertesi gün Gazi, heyeti kabul etti. Olağanüstü iltifatlarda bulundu. Bir saat kadar yanında tuttu. Kastamonu hakkında çeşitli sualler sordu. Heyeti uğurlarken 'Davete çok teşekkür ederim, yakında Kastamonu'ya geleceğim. Hemşerilerime selamlarımı söyleyiniz.' Dedi. Halbuki heyet Gazi'yi Kastamonu'ya davet etmemişti. Bu sözleri işitince hayretim büsbütün arttı. Ama gene bir mana veremedim. Heyeti uğurladıktan sonra benim kalmamı emretti. Koluma girerek beni salona götürdü. Çok neşeli idi:
'Çocuğum Kastamonu'ya gidiyorum. Şapkayı orada giyeceğim.' Dedi.
Epeyce zamandan beri zihninin şapka meselesiyle meşgul olduğunu biliyordum. Birkaç arkadaşı, Beyoğlu'nda şapka giydirerek gezdirmiş, yapacağı akisleri inceletmişti.'
Niçin Kastamonu'yu seçtiğimi bilmezsin. Dur, anlatayım. Bütün vilayetler beni tanırlar. Ya üniforma ile yahut fesli, kalpaklı sivil elbise ile görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu'ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, yadırgamazlar. Üstelik bu vilayet halkının hemen hepsi asker ocağından geçmişlerdir. İtaatlidirler, munistirler. Adları mutaassıba çıkmışsa da anlayışlıdırlar. Bunun için şapkayı orada giyeceğim.' dedi.
Birkaç gün sonra gitti ve şapkalı olarak döndü."
Artık bu konuyu merak etmiyorum. Çünkü öğrenmem gerekeni öğrendim, almam gereken ibreti de aldım. Darısı pasif meraklılara diyelim ve yeni sitemizin sizler tarafından her açılışında daha da güzelleşmesi, gelişmesi, geliştirilmesi ve insanımıza faydalı bir sevgi evdiyesi olması dileğiyle.